27 Şubat 2010 Cumartesi






Madem su kuşu dedik nam-ı diğer Japon'a ,buyrun size su ile ilgili tüm aktivitelere ne kadar meraklı olduğunun ispatı.
Kendisi nedendir anlayamadığımız bir biçimde tam bir çamaşır makinesi tutkunu.Bu faydalı beyaz eşya ile arasında derin bağlar var,bütün gün seğretmeye kurcalamaya doyamıyor :)
İşte ispatı ...



24 Şubat 2010 Çarşamba

Su kuşu..



Su gördüğünde kendini kaybediyor,su kuşu...tutabilene aşkolsun
Biz de tutmuyoruz zaten :)
Artık sokaktaysak üst baş,banyodaysak kuru yer kalmamacasına heryer ...
Nasılsa anne temizler ,ıslanın bakalım baba oğul

20 Şubat 2010 Cumartesi

Var mı banyo gibisi?



Yoğun geçen bir günün ardından,var mıdır banyo yapmak kadar rahatlatan başka bir şey :)
Sıhatler olsun paşam

15 Şubat 2010 Pazartesi

Garantili çıldırtma yöntemleri

Sevgili Sadece Anne sevgilileri çileden çıkaran yöntemler konusunda mimlemiş beni,sağolsun var olsun,tam da sevgililer gününü takip eden gün yazıyorum,daha bir anlamlı oldu :)
  • Öncelikle kendisine ait bilimum elektronik,oyun konsolu,bilgisayar gibi kıymetli cicilerin es kaza ayarlarını değiştirir,kablolarını yerinden çıkarır,karıştırırsanız kendisi fabrika ayarlarından çıkar delirir
  • Benim ortalığı toplama takıntım nedeni ile bir yerlere sıkıştırdığım,sonra yerini bulamadığım,ya da çöp sanıp attığım şeyleri arayıp bulamayınca içine şeytan kaçar :)
  • Kendileri dışarıdayken 15 dk. da bir arayıp neredesin ? ne zaman geliyorsun ? gibi sorular sorulmasıyla çileden çıkar

Bu arada fark ettiniz mi,erkekleri deli etmenin en kolay ve ortak yolu elektronik oyuncaklarını kurcalamaktan geçiyor,demek ki önce itinayla bu konuda test etmek gerekiyor kendilerini evlenmeden evvel :)

Bakalım Demet farklı bir yöntem bulmuş mu ?

Merakla bekliyorummm

10 Şubat 2010 Çarşamba

Yaz kızım...

Klasik anne hallerindeyim,tutamıyorum kendimi,13. aya doğru tarihe canım blogumun sayfalarında not düşesim varrrrr...tutmayın beni

Efendim neler yapıyoruz;
  • Sabah uyanır uyanmaz kapıya su getiren abi dahil ''böö'' demek suretiyle korkutuyoruz,karşımızdaki ''ay korktum korktum'' da derse kahkahalardan yıkılıyoruz.En son televizyonda anlamsız bir dialogda geçen ''korkmak''kelimesini duyunca bile kendi kendine ''böö'' demiş,yıkıldım yani,garibimde şartlı refleks gelişti :)
  • Her yere tutunarak ayağa kalkıyoruz,en son çamaşır makinesinin minicik düğmesine tututarak ayağa kalkmışlığı var ki akıllara zarar,yavrum nerden aklına geldi oraya tutunarak kalkmak,hadi geldi nasıl minicik şeye tutunup kalkabiliyorsun yahu !
  • Uyku düzenimiz yine bozuk,her zaman uykuya dalmaya alışkın olduğu saatlerde ağlama krizlerine giriyor,komik olan onu da gülme krizleri takip edebiliyor ?Birinin ona kendi kendine uykuya dalmayı öğretmesi gerek artık.Ha kim ben mi ,sahi mi ya?
  • Telefon ile konuşma taklidi yapıyoruz,yakınlarda telefon yoksa sorun değil,ne bulursak kulağa dayayıp teelfon tutar gibi taklit ediyoruz
  • Tam bir göbek fetişi gelişti,olur olmaz her yerde göbeğimi açıp kafasını koymak istiyor,mazallah elbise falan giymişsem kıyamet kopuyor.Göbeği kah öpüyor,kah yalıyor,ama mutlaka kafasını koyuyor,özellikle uykusu varken.Babasının göbeğini açıp tüylerle karşılaşınca duruyor ve sadece 'uuuu' demek suretiyle vazgeçiyor
  • Aylardır neredeyse hiç kakalı bez bile almadım,kakayı mutlaka tuvalete yapmak istiyor,bazen çişini de tutuyor
  • Banyoda elektirikli diş fırçasını ile kendi kendine dişlerini fırçalıyor.Evladım normal minik çocuk fırçalarıyla yapsana şu işi yok,illa elektirikli olacak ve kendi yapacak
  • Bana kendi elleriyle yemek yediriyor
  • Memesini bulup takıyor,biri alırsa çok kızıyor,sevdiği ve az sevdiği memeler oluştu,ama gece meme düşünce uyanmıyor
  • Süt biberonunu görünce memeyi hemen tükürüyor
  • Sürünerek emeklemeyi bıraktı ,dizlerinin üzerinde emekliyor
  • Yemek yemek konusunda mızmızlığımız devam ediyor
  • Tarağı alıp önce kendinin ,sonra benim saçlarımı tarıyor
  • Baba baba diye ağlıyor,bana bazen ''ennn''diyor
  • Hafta içi ,işten dönüp eve girdiğim anda içine şeytan kaçmış gibi her türlü mızmızlığı,huysuzluğu yapmaya başlayarak,beş dakika önce oyunlar oynadığı anneannesini şaşırtıyor
  • Ortalık maymunu şeklinde,etrafındaki herkese,sokakta evde yılışıyor,kendini zorla sevdiriyor,sevmeyene kızıyor.Özellikle hemcinsi yetişkinlere kendini beğendirmek için koca kazma dişerini göstere göstere sırıtıyor

ve hala koca poposunu kaldırmadığı için yürümüyor :)

9 Şubat 2010 Salı

Sobeee

Dünya şekeri Deniz'in annesi Demet sobelemiş beni.(Demet link vermeyi öğrettin ya bıkana kadar veririm artık :)
Ben bu SOBE lafını MİM den daha fazla seviyorum galiba,MİM denince ne bileyim içinde saklı bir olumsuzluk var gibi geliyor.
Aslında planımda Japon'nun bir yaş sonrası maceralarını not düşmek vardı ama temellik var serde elim değmedi,kısmet sobeye imiş

Neyse Demet ,7 ilginç özelliğimi yazmamı isteyerek bir hata etmiş,çünkü herkes hepsini ilginç bulur mu bilmem ama tipik bir Kova burcu olarak ilginç hatta tuhaf özelliklerim say say bitmez.

  1. Evin tek çocuğu olarak babamın hem kızı, hem oğlu gibi büyütüldüğüm için bilimum erkek aktivitelerini onunla birlikte yapardık.Silah kullanma konusunda hiç de fena değilimdir mesela ,elbette atıcılık sporu olarak yoksa öyle belinde silahı ile gezen,düğünlerde havaya ateş eden magandaları kabullenmek ve hoş görmek mümkün değil
  2. Deniz tutkunu olarak denizden gelen hiç bir şeyin bana zarar vermeyeceğine dair bir inancım vardır.Yüzmeyi 6 yaşında Fethiye Ölüdeniz gibi derin sularda öğrendiğimden midir bilmem,suda yapılan her türlü aksiyondan zevk alırım ve hiç tereddüt etmeden yaparım
  3. Küçükken alışılmadık mesleklere hayranlık duyma gibi bir eğilimim vardı ,en büyük hayalim Tır şöförü olup o kocaman tırları kullanmaktı mesela.Odamın her duvarını ayrı bir tır fotoğrafı,oyuncağı süslerdi. 24 yaşına gelip E sınıfı ehliyet almak için günleri saymıştım.Tır şöförü olmadım ama hala gördüğüm her tıra ağzım açık hayran hayran bakarım
  4. Tam bir motorsiklet tutkunu olarak büyüdüm,babamın ailesinde iki amcam genç yaşında motorsiklet kazasıyla hayatlarını kaybetmiş olmasına rağmen 66 yaşındaki babam ve onun ablası olan halam dahil herkes mutlaka motor kullanır.Hala kendisine küheylan dediğim tam 250 kg.luk kocaman bir motorum var
  5. Tam bir düzen hastasıyımdır,mutfakta kirli bir tek bardak bile ortada duruyorsa uyku gözüme girmez,onu yıkar raharlar öyle yatarım.Gece Japona veya su içmeye kalktığımda,yatmadan banyo lavabosunu ovmuşluğum vardır.Dolabımda herşeyin yeri renklerine ve kullanım alanlarına göre belirlenmiştir.Dağınık ortamlarda kendimi çok kötü hissederim.Büyük süpermarketlerde,eczanelerde falan ters duran şeyleri izin alarak düzelttiğim vardı geçmişte,ama en azından onu aştım şimdilik.Japon doğduktan ve evin kontrolü onun eline geçtikten sonra bir miktar da kendime telkinle bu huyumu biraz yumuşattım ama can çıkmayınca huy çıkmıyor neyleyim
  6. Herhangi bir konuşmada aksanı,konuşma şeklini farkında olmadan hemen kaparım.Bir süre sonra karşındaki ile aynı vurgu,tonlama,hatta aksanla konuştuğum olmuştur.Üniversiteden önce 2 ay Kıbrıs da arkadaşlarımın yanında kalmıştım,konuşmamdan Kıbrıslı sanıyorlardı beni o derece yani...
  7. İnsanlarla ve olaylarla ilgili olumsuz ,kötü şeyleri hemen unuturum,hafızamda kötü şeylere ait bir bellek cipi bulunmuyor galiba.Bu bazen iyi bazen kötü oluyor açıkcası
  8. Çocukken etraftaki büyükleri toparlayıp doğaçlama oyunlar sahnelemek,kasetten dilediğim masalları kapı sesi efektlerine kadar ezberlemek gibi yeteneklerim olduğundan herkes sahne sanatları ile ilgili bir mesleğim olacağını düşünürken,Dilbilim okudum ve hiç alakası olmayan Bankacılık mesleğini seçtim.Bu arada küçükken ezberlediği o 90 dk.lık masal kasetini, nedense her noktasına kadar hala ezbere okuyabiliyorum

Bakıyorum yedi özelliği geçmiş tuhaflıklarım,burada durayım da güleç yüzlü Can'nın annesi ve kuzucuk Ela'nın annesini sobeleyeyim bari.

2 Şubat 2010 Salı

Organik mi ?

Öncelikle şunu söyleyeyim,ben yavruyu sadece emzirerek beslediğim günleri çok özlüyorum.Koklaya koklaya koynuma almanın yanında,her daim hazır,mobil ve uygun ısıdaki besin kaynağı gibisi yok muş,daha iyi anladım...

Gel gör ki Japon büyüdü,anne çalıştığı için daha az emzirebilir hala geldi ve 6. aydan sonra hayatımıza diğer gıdalar girdi.

Kabus meğer bundan sonra başlıyormuş...

Ne yedirsem ?

Nasıl yedirsem ? ( Pütürlü mü,pütürsüz mü,cam rende mi,blender mı )

Ne zaman yedirsem ? (Emzirdikten sonra mı,önce mi ? )

Hazır gıdalar iyi mi,kötü mü ? (Kavanoz mamalar,meyveler)

Anne kişisinin kafasında bu sorunlar uzayıp gidiyor,küçük insan büyüyor sorular azalacağına artıyor.
Her annenin ayrı düşünceleri,ayrı yaklaşımları var bu konuda biliyorum,ama neticede çocuğu için en doğru olanı yine anne seçer diye inanıyorum...

Biz neler yapıyoruza gelince;

Bir kere ben organik lafına gıcık olmaya başladım zaman içinde. O kadar çok pazarlama malzemesi,etiket yapıldı ki bu konu,inancımı yitirdim belki de.

Organik pazarlar,organik reyonlar,organik giysiler,organik sabunlar,organik deterjanlar...
Kime göre organik,neye göre organik ? Organik olabilmek için o kadar çok standart var ki,hayatımızdaki organiklerin kaçı bu kriterlere uygun bilmek imkansız veya ciddi bir araştırma gerekiyor.Oysa yemek gibi hergün defalarca yapılan bir eylem için sürekli araştırma halinde olmak da beni hem geriyor,hem yoruyor.

Öncelikle bu konuyu kafama takmamaya karar verdim.

Sonra iyi ki tanışmışım dediğim,ben organiğim diye bas bas bağırmayan Pınar Hanım'la tanıştım,hikayesini hem ondan dinledim,hem de burdan okudum.

Haftada bir gün mailime yollayıp , kendi eğlenceli yorumlarıyla alışverişime de yön verdiği dosyadan sebzemden meyveme,yumurtamdan,sütüme,rendelenmiş mevsim domateslerinden,kuru bakliyata kadar herşeyi seçip sipariş vermeye başladım.

Kapıma kadar gelen,özenle tek tek sarılmış,lezzeti dillere destan tüm o mamalardan pişirdiklerimle hem Japon mutlu,hem de tüm hane halkı.

İki haftada bir yağsız ve bir kaç kere çekilmiş kıymanın içine buharda pişmiş havuç,patates ve ince bulgurla hazırlayıp derin dondurucuda sakladığım köftelerden ,akşamları pişirdiğim yemeklere eklediğim için,köfte kıyma sorunsalını da daha az düşünüyorum artık.

Şimdi tüm bunlar organik mi bilmem ama,pek çoğunun yetiştirilme aşamalarını fotoğraflarla izlediğim,lezzet ve şekillerinden değişime uğramadığına kanaat getirdiğim,çarşı pazar gezmek ve doğru düzgün bişi bulamamaktan sıkıldığım,vakitten oldukça tasarruf ettiğim için halimden memlunum.

Japonun bir dönem süper giden iştahı son aylarda bizi terk ettiği ve küçük insanın artık damak zevki denen nane ile tanıştığı,yemeklerde lezzet,tat tuz arar,seçer hale geldiğinden hala yemek sorunsalı devam ediyor .
Bu konuyu kafaya takmamayı,taktıkça işlerin sarpa sardığını,benim küçük cücenin yemek yemesi ile ilgili hassasiyetimi kullanmaması için sakin ve sabırlı olmayı kendime telkin ediyorum..
Bakalım zaman neler gösterecek