Dün küçük adamın ilk Cumhuriyet bayramıydı.Sevgilimle ben motorumuzu edindiğimizden beri (nam-ı diğer Küheylan) bayraklarla süslenmiş motorlardan oluşan korteje katılmayı,hepbir ağızdan marşlar söylemeyi çok seviyoruz.Haa sadece bir kere katılabildik şimdiye dek o ayrı :)
Neden; motoru aldığımız ilk sene tam organizasyon oradaydık,sonraki sene ben hamileydim sevgilim beni motora bindirmedi (deli miyim ben ,ne çok israr ettim bir de binicem diye)Bu sene de şöyle;
Sevgili : Hayatım motorun aküsünü şarj edelim de korteje katılalım
Ben : Hııı hıı tamam ben hallederim ?
Birkaç saat sonra;
Sevgili : Gidiyoruz di mi?
Ben : Yaaa yağmur yağacakmış,eh çocuğu kime bırakacağız,hem belki iptal olacakmış..kem..küm
Anneanne : Ben bakarım siz gidin isterseniz
Ben : Yaw bir dur bakalım hem yağmur yağacakmış ,iptal olacak diyorlarrr
Sonuç;Yağmur yağmadı,anneanne elinde bayraklarla yürüyüşe katıldı,sevgili tüm gece bana şakayla karışık laf sokuşturdu...
Ne yapalım,oğlumu bırakıp gitmek istemedim,eh onu motorla gezdiremeyeceğimize göre.. (yuh Seren onu da düşündün acaba mı diye di mi?)
İtinayla alışveriş merkezine gidildi,yanımıza alınmayıp unutulan pusete üzülünmedi,merkezin dandik pusetlerine talim edildi,önce Eren'e sonra anneye bol bol alışveriş yapıldı...yemek yendi ve eve dönüldü...
Bu sene çoşkuyu dilediğim ,arzu ettiğim gibi yaşayamadım,yaşatamadım ama bundan sonra her sene elimizde bayraklarla caddedeyiz inşallah.
En çok bu bayramı beklemesini,anlamasını ,anlatmasını istiyorum çünkü,henüz 9 aylık ama geçen heryılda neden Cumhuriyetin bu kadar önemli ve değerli olduğunu daha iyi anlatacağım ona...Her yıl daha büyük bir çoşkuyla yaşayacağız 29 Ekim'i ,her yıl daha fazla şükür edeceğiz Cumhuriyet çocuğu olduğumuza...
30 Ekim 2009 Cuma
26 Ekim 2009 Pazartesi
Uyku

Eve geldikten 20 gün sonra uyku düzenini kendi belirledi Eren.Uyku saati kışları akşam 21:00,yazları 20:00 oldu hep...Olaki gündüz uykusu biraz uzun sürmüş,ya da geç uyunmuşsa ,bu saatlerde de şaşmalar oldu bazen...
Bebekler rutini sever deniyor okuduğum çok yerde...bence doğru...ne zaman onun programının aksatan bir durum oluşsa ,ya mızmızlık yaptı ,ya da zor uyudu
Uyku eğitimi hakkında çok şey okudum,özellikle kendi kendine uykuya geçmesi hakkında.
Eren öyle çok zor uykuya dalan bir bebek olmadı hiç bir zaman ,ama sık uyanmak konusunda rekor denemeleri var...Kesintisiz ama zor uyuyan bir bebeği,kolay ama bölük börcük uyuyan bir bebeğe tercih ederim sanırım,özellikle ilerleyen aylarda uyku kalitesine ihtiyacının daha fazla olacağı düşünülünce...
Bu durumu değiştirmek için ne yaptım ? Hiçbir şey...
Ne yapmalıyım ,nasıl yapmalıyım bir türlü oturtabilmiş değilim kafamda...kimileri Tracy'nin yöntemiyle,kimileri ağlatma yöntemiyle çare bulabileceğimi söylüyorlar...
Her iki yöntemde de tam bir kararlılık gerekiyor ,ben de sevgilide bu kadar kararlı olabilecek miyiz emin değilim.
Gündüzleri 1.30 saatlik iki uyku uyuyoruz çoğunlukla,anneannesi alışmış poposunu azıcık pışpışlayarak uykuya dalmasını sağlıyor,son dönemlerde gündüz uykuları için de yatağına koyuyor ama öncesinde hep ,nerede uyursa orada kalır ekolünü takip etti :)
Mesela oyun halısında mı uyuyakaldı,orada bırak...uzun zaman salonda kanepenin üzerinde uyudu ...
Artık çok hareketli olduğu için gündüzleri de yatağına alıyor mutlaka...
Gece ben uyutuyorsam mutlaka burnumu,yüzümü ve dudaklarımı okşayarak kucağımda veya uykusu başına vurmuş haldeyken ayağımda salladığımda uyuyor...
Babası uyutuyorsa yine kucakta ve babasının kollarını okşayarak uyumak istiyor,hatta sevgilim gece yeniden uyuması için pijamasının üzerini çıkarıp kollarını okşamasına izin vermek durumunda kalıyor çok zaman
Bu gidişe bir dur demek lazım ama,kararsızım..
Her teşebbüsümde sevgili '' Kaç sene böyle gidecek ki,bak bizi çok özlüyor o yüzden kucağımızda uyumak istiyor '' diyerek en ince yerimden yakalıyor beni.
Son zamanlarda en azından bir rutin olur umudu ile ,çok uykusu geldiğinde yatağına koyup,biraz süt ,biraz kitaptan masal,biraz da ninni söyleyip odadan çıkmayı deniyorum...
Her denemem ağlamasına dayanamayarak odaya geri dönmem ile nihayet buluyor malesef..
Önce babaya vermek gerekecek uyku eğitimini galiba,yoksa beni her seferinde vazgeçirecek bir şey bulacak...
Bu arada oğlum doğmadan önce,bebeği yatağına alan,ayakta sallayan,her ağlamasına karşılık veren anneleri pek kınardım...'''Cık cık cık çocuklarına kötülük ediyorlar'' diye ahkam kesmişliğim bile vardır kendi kendime...Haaa ne oldu,ayağımda da salladım,yatağıma da aldım...uyuyacağını bilsem amuda bile kalkardım vallaha ...
Demek ki neymişşşş ;büyük konuşmayacak mışsın...
Demek ki neymişşşş;yaşanmadan anlaşılamıyormuş bazı şeyler...
Bir kedi gördüm sankiii...


Bizimki daha kuşlar dışındaki hayvanlara ilgi göstermiyor,geçtiğimiz haftalarda Göztepe Özgürlük Parkına gittiğimizde,etrafımızı kediler sardı...
Mahalle sakinleri bir yandan,gelen giden bir yandan kediciklere mama vermeyi (ne iyi yapıyorlar) alışkanlık edinmiş olmalılar ki,bir sürü kedi oralarda yaşamaya alışmış,gelen gidene sevgi gösterilerinde bulunuyorlar...
Benim küçük tostos da bundan nasibini aldı,hatta bir tanesi muhabbetti ilerletip pusetin altına yerleşmek suretiyle bütün bir park gezisini sevimlilik kontenjanından bizimle tamamladı...
Yine de yüz vermedik kediciklere varsa yoksa kuşlar,havaya bakıp kuşlara el sallama...
Tüm hayvanları çok sevsin istiyorum,yıllarca kedi besledik evimizde,biraz daha büyüsün bir tane daha edinelim istiyorum...şöyle kımıl kımıl sokulan,torultusu evi dolduran,evi ev yapan cinsinden...Bana kalsa kedi köpek ne varsa doldururum eve...Neyse ki sevgilim de benim gibi...
Annelerin ''Ay çocuklu evde hayvan mı olur'' nidaları arasında evlat ediniriz belki bir tane ileride kimbilir ?
25 Ekim 2009 Pazar
24 Ekim 2009 Cumartesi
Sobeeee...
23 Ekim 2009 Cuma
Diş perisi...

Dün doktor kontrollümüz vardı...
Aslında 1 yaşına kadar aşı olmayacağından 6. aydan sonra doktora ne sıklıkta gitmeliyiz kararsızdım.Madem 9.ayımız bitiyor bir gidelim de görünelim ,diye düşündük...
Rahat bir anneyim ben,çocuğun kitabi kurallara (ki bu kurallar her doktora göre farklı işliyor) göre büyütmeye çalışanlardan değilim.
Kendime de şaşırıyorum aslında,genelde fazla detaycı (Details are the tails)
Fazla kendi kendine kuran ,pinpiriklen bir tipimdir...ama gayet geniş bir anne oldum vesselam ...
Bir kere hiç steril etme işlerine takılmadım başından beri,azıcık kaynar suda güzelce temizle ,kurut ,kullan...
Evde emzik falan yere düşer,''bir şey olmaz ''deyip tıkarım oğlanın ağzına..
Taşlarda sürünür,üşütecek derler,''yine bişi olmaz''
İnek sütü verme dediler ,verdim...veriyorum (onu okudur araştırdık o ayrı...)
Demir damlası ver dediler...inanmıyorum...ters etkisi olabileceğini öğrendim...vermiyorum
(demir sadece demir eksikliği anemisi olan bebeklere öneriliyor,bunun dışında pek çok doktorun proflaktik (önleyici) doz adı altında verdikleri damlaların altında bit yeniği arıyorum,çünkü vücudun karşılaşacağı her mikrobun büyüme hormonu etkisiyle tosuncuk mikroplar olmalarını sağlıyormuş)
Anne olarak çok geniş bir tip mişim haberim yoktu,öğrenmiş oldum...
Genişiz dediysek,saldım çayıra mevlam kayıra durumuz yok elbet,aksine bazı konularda öyle de titiz ve dikkatliyiz ki sormayın...
Ama benim küçük japon balığının ilk aylarında,aylık rutin kontrolleri için yaptığımız ziyaretlerin dışında,arkadaşımız da olan doktorunu aramadığımız için;
''Başka bir doktor mu buldunuz ?'' diye bile sormuşluğu vardır.
Eren iyi olduğu sürece,alacağım cevapları da önceden biliyorsam az çok,iç güdülerime kulak veriyorum.Bence doğrusu da bu.Şahit olmuşsunuzdur,aynı konuda sizin ve arkadaşınızın çocuğu için söylenen şeyler birbirinden gece ve gündüz gibi farklı
Şimdi ben sorsam ,yürüteç kullanmalımıyız diye ?Eminim bu konu hakkında verilebilecek tüm olası cevaplar gelecektir...Biri ''kesinlikle hayır,efendim şu bacak kasları ,şu bilmem neye zarar'' diye anlatırken,beriki '' Aaaa çok faydalı...yürümesi özgür olması...'' diye anlatacaktır.
Amacım kimsenin yaptığını kötülemek,ahkam kesmek falan da değil,sadece her anne bebeğini kendi içgüdüleriyle büyütüyor ve bebek için de en doğru olanı bu belki...Yine genel geçer doğruları bunun dışında tutmak gerek,yani bazı şeyler var ki,yapılmasını onaylamak mümkün değil,rahat olabilmek de öyle,çocuğun bulunduğu ortamda sigara içilmesi gibi mesela...
Velhasıl her yiğidin bir yoğurt yemesi var....
Velhasıl her yiğidin bir yoğurt yemesi var....
Bizim minik ! tosun 11.26kg. olmuş,boyumuz da 75 cm. Hala yaşının oldukça üzerinde bir kilo grafiği çizdiğinden endişelenmeli miyim bilemiyorum.Ama doktorumuz yürümeye başlayınca normal sınırlara gelebileceğini düşünüyor,yine de dikkatli olmakta fayda var...
Ve benim güzel japon balığım iki ay önce alttan gelen şirin çift dişine kardeş olarak ,üstten 4 dişi aynı anda çıkarmaya çalışarak yine bir istisnayı deniyor.Normal olmakla birlikte 4 dişin aynı anda çıktığı örnekler çok da fazla değil miş...
Çok şükür öyle ateş,ishal gibi ciddi bir etkiyle karşılaşmadık ,ama günlerdir süren huzursuzluk,geceleri uyanmada rekor denemeleri bundan mıydı acep ?
Biz koca insanlar,o kadar dişi aynı anda çıkarmaya kalksak dayanamayız eminim acısına...ama bu minikler sahiden bizden daha sağlam çıkıyorlar...
Kıyamam ben kuzuma...
Yeni dişlerin inci gibi olsun,sağlıkla güle güle kullan birtanem....
22 Ekim 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)