2 Şubat 2010 Salı

Organik mi ?

Öncelikle şunu söyleyeyim,ben yavruyu sadece emzirerek beslediğim günleri çok özlüyorum.Koklaya koklaya koynuma almanın yanında,her daim hazır,mobil ve uygun ısıdaki besin kaynağı gibisi yok muş,daha iyi anladım...

Gel gör ki Japon büyüdü,anne çalıştığı için daha az emzirebilir hala geldi ve 6. aydan sonra hayatımıza diğer gıdalar girdi.

Kabus meğer bundan sonra başlıyormuş...

Ne yedirsem ?

Nasıl yedirsem ? ( Pütürlü mü,pütürsüz mü,cam rende mi,blender mı )

Ne zaman yedirsem ? (Emzirdikten sonra mı,önce mi ? )

Hazır gıdalar iyi mi,kötü mü ? (Kavanoz mamalar,meyveler)

Anne kişisinin kafasında bu sorunlar uzayıp gidiyor,küçük insan büyüyor sorular azalacağına artıyor.
Her annenin ayrı düşünceleri,ayrı yaklaşımları var bu konuda biliyorum,ama neticede çocuğu için en doğru olanı yine anne seçer diye inanıyorum...

Biz neler yapıyoruza gelince;

Bir kere ben organik lafına gıcık olmaya başladım zaman içinde. O kadar çok pazarlama malzemesi,etiket yapıldı ki bu konu,inancımı yitirdim belki de.

Organik pazarlar,organik reyonlar,organik giysiler,organik sabunlar,organik deterjanlar...
Kime göre organik,neye göre organik ? Organik olabilmek için o kadar çok standart var ki,hayatımızdaki organiklerin kaçı bu kriterlere uygun bilmek imkansız veya ciddi bir araştırma gerekiyor.Oysa yemek gibi hergün defalarca yapılan bir eylem için sürekli araştırma halinde olmak da beni hem geriyor,hem yoruyor.

Öncelikle bu konuyu kafama takmamaya karar verdim.

Sonra iyi ki tanışmışım dediğim,ben organiğim diye bas bas bağırmayan Pınar Hanım'la tanıştım,hikayesini hem ondan dinledim,hem de burdan okudum.

Haftada bir gün mailime yollayıp , kendi eğlenceli yorumlarıyla alışverişime de yön verdiği dosyadan sebzemden meyveme,yumurtamdan,sütüme,rendelenmiş mevsim domateslerinden,kuru bakliyata kadar herşeyi seçip sipariş vermeye başladım.

Kapıma kadar gelen,özenle tek tek sarılmış,lezzeti dillere destan tüm o mamalardan pişirdiklerimle hem Japon mutlu,hem de tüm hane halkı.

İki haftada bir yağsız ve bir kaç kere çekilmiş kıymanın içine buharda pişmiş havuç,patates ve ince bulgurla hazırlayıp derin dondurucuda sakladığım köftelerden ,akşamları pişirdiğim yemeklere eklediğim için,köfte kıyma sorunsalını da daha az düşünüyorum artık.

Şimdi tüm bunlar organik mi bilmem ama,pek çoğunun yetiştirilme aşamalarını fotoğraflarla izlediğim,lezzet ve şekillerinden değişime uğramadığına kanaat getirdiğim,çarşı pazar gezmek ve doğru düzgün bişi bulamamaktan sıkıldığım,vakitten oldukça tasarruf ettiğim için halimden memlunum.

Japonun bir dönem süper giden iştahı son aylarda bizi terk ettiği ve küçük insanın artık damak zevki denen nane ile tanıştığı,yemeklerde lezzet,tat tuz arar,seçer hale geldiğinden hala yemek sorunsalı devam ediyor .
Bu konuyu kafaya takmamayı,taktıkça işlerin sarpa sardığını,benim küçük cücenin yemek yemesi ile ilgili hassasiyetimi kullanmaması için sakin ve sabırlı olmayı kendime telkin ediyorum..
Bakalım zaman neler gösterecek

4 yorum:

Adsız dedi ki...

ben de en azindan dorugunkileri nazilliden getirtiyorum, hatta dun canin guncesine yazmistim :)
tablo gibi sebze meyvalar hakikaten...

Seren dedi ki...

Evet evet Kirazim ya,taa Nazilli den yolluyor kadıncağız.Ben artık bize de oradan söylüyorum ciddi zaman tasarrufu :)

Sadece anne.. dedi ki...

Süpersiniz arkadaşlar, sağol Kiraz, sağol Seren :)

Demet dedi ki...

serencim ben de bazen pınar hanımdan alıyorum.. çok zor organik denince insan neye inanacağını şaşırıyor ama güvenmek de gerekiyor ..
sobeledim seni bloguma bir bakar mısın :)
sevgiler :)atistria