Hamile iseniz göbeğinizin şeklinden cinsiyet tahmin etmeye meraklı çok çıkar.Hadi göbeğime bakmanı anladım da inanın ''senin kirpikleri ayrık ayrık olmuş kesin kız '' diyene bile rastladım.Cinsiyeti öğrenene kadar,ki ilk bebekte pek çok anne için ne önemi vardır,sağlıklı olsundur,yeterdir,bu böyle sürer gider.Bazısı kız çocukları faziletlerinden ,anneye ne kadar yar !olduğundan ,kimisi de erkek çocuğun size düşkün olacağını daha tercih edileceğini anlatarak beğendiği (doğurmanızı arzu ettiği,ısmarladığı! ) cinsiyeti över durur.Bilmem kim teyzenin oğulları hayırsız olmuştur ama bak kızları analarına bakmaktadır,bilmem kim kızlarından dertlidir ama oğulları öyle midir ya...örnekler bitmek bilmez.Yurdum insanının her konuda olduğu gibi bu mevzuda da söyleyecek çok sözü ,verilecek çok ders alınası örneği vardır.Yahu tamam anlattıklarının doğru olduğunu düşünelim,taraftarı oldukları cinsiyetin dışında bir bebek ise yoldaki ne yapalım yani...Aldırayım mı ?O zaman da cevapları hazır '' Kısmet ,inşallah ikinciye...''Ben ikinci bebek istiyor muyum,kalbimden bir şey geçiriyor muyum ,soran yok.Annenin ruhsal durumu hormonlardan olmuş tepetaklak,bir de her gittiği yerde aynı muhabbetler bitmek bilmez.Bir de kendinden emin olanlar vardır ''Kesin erkek !!!'',aynı kişi devamını da getirir ''Gerçi ben kızları severim ama '' nasıl yani !!! Tamam kız bebekler için öyle cicili bicili şeyler yapılıyor ki,insanların aklı kalıyor belki.Ya da sahiden bazımızın aman kızım olsun,aman oğlum olsun diye dilekleri var,olamaz mı ? Olabilir...ama hangisi olursa olsun çok seviyorsunuz,hangisi doğarsa doğsun aşık oluyorsunuz,dünyayı gözünüz görmüyor,elbette en mühimi de sağlıklı olarak dünyaya gelmesi...
Cinsiyeti de görebileceğimizi beklediğimiz kontrolümüzde sevgiliyle çok heyacanlanmıştık,doktorun ağzından ne çıkacak diye bekliyoruz.Sevgili günlerdir göbeğimi ''Kızıımmm'' diye seviyor.(Aman yanlış anlaşılmasın öyle bir talebi ,beklentisi olduğundan da değil,sadece iki ihtimali olan bir iddada tahmini öyle) Kontrolün ortasınsa sevgili doktorum A. ''İsim ne koyacaksınız'' diye soruyor,''düşünmedik ''dediğimizde ise ''Bir oğlunuz oluyor'' diye gülümsüyor.Odada derin bir sessizlik,son söylenilenleri de dinleyip kendimizi atıyoruz hastaneden.Arabada ben ağlamaya başlıyorum,sevgiliye '' Sen kız istiyordun,erkek işte...'' diye serzenişte bulunurken,iki gözüm iki çeşme..Sevgili şaşkın hormonların nelere kadir olduğuna aklı sırrı ermiyor.Merakla telefon açan herkese '' Oğlumuz oluyor'' diye müjdelerken gözlerindeki ışıltıyı görüyorum,aslında çok seviniyor,yani kızı olsa da sevinecekti elbet ama erkek olması inceden bir memluniyet yaratıyor,izliyor ...seviniyorum.Sonra beni yatıştırıyor,onu yanlış anladığımı anlatıyor usul usul ...Ben neden böyle bir duyguya kapılıyorum,çünkü en yakınlarımız dahil etrafımızdaki herkes,kız bebeklerin ne kadar şeker olduğuna,kızların sevimliliğine dait methiyeler düzüyor,zaten hormonları tepesinde olan anneye ise fikrini soran bile olmuyor.İtiraf edeyim,kızım da oğlum da olsa çok severim dedim hep hamileliğimin başından beri,öyle büyük bir mucizeyi cinsiyeti ne olursa olsun nasıl sevmez insan,ama oğlum olacağını öğrenince çok sevindim...Şimdilerde inşallah ikincisi olrsa kız olur diyorlar...ben de inadına erkek istiyorum diyorum ,söyleyenlere...Kız da olsa,erkek de olsa canımdan çok seveceğim nasıl olsa ...
16 Ekim 2009 Cuma
15 Ekim 2009 Perşembe
Doğum Maceramız

Baştan mı başlamak gerek yoksa yeri geldikçe mi anlatmalı emin olamadım.Aslında Eren'in doğum serüvenini de yazmak isterim biraz.Benim gibi herşeyi planlamaya plansız kaldığında kendi kendini yemeye meraklı bir insan için planlı sayılacak bir hamilelikti.Neredeyse 4 ay süren bitmek tükenmek bilmeyen,sadece uykumda yok olan mide bulantılarımı,son 1 ay kala içeriden siyatik sinirime bası yapmak suretiyle beni yürüyemez hale getiren minik oğlumu saymazsak herşey yolunda gitti.Doğum şekli konusunda hiç bir takıntım yoktu.Özellikle tıp ile ilgili bulduğum herşeyi okumaya doyamayan,doktor arkadaşlarının kitaplarını aşırıp hatim eden ben (aahh ahh doktor olmalıymışım ama) her iki doğum şeklinin de avantaj ve dezavantajları olduğunu biliyordum.Doğuma 1 ay kalaya kadar ismini şimdi vermeyeceğim güzide bir özel hastanemizde çalışan ve aslında pek çok sevdiğim doktorumla devam etmiştim.Ama o güzide özel hastane doğum için 10.000 TL (oğlum bu rakamı okuyorsan yıl 2009 Dolar kuru : 1.5000 ,aman annem :) ) fiyat biçince,önce evde mi doğursam acaba diye düşünmeye başladım.Yanlış anlaşılmasın çok şükür o tutarı ödeyebilecek durumdayız ama çocuğumuzun ihtiyaçları için kullanabileceğimiz bu kadar yüksek bir tutarın doğum gibi olağan bir eylem için alınması bizi deli etti.Sevdiğim bir kız arkadaşım kadın doğum doktorudur.'' Gel Seren bu kadar para verme,ben seni kendi ellerimle doğurtacağım '' diye ikna etti beni,iyiki de etmiş,hem o paranın neredeyse dörtte biri ile güle oynaya kucağıma aldım oğlumu...Neyse konuyu dağıtmayayım ,daha önce geçirdiğim bir operasyon nedeni ile doğumun sezaryen ile yapılmasına karar verildi ve 22 Ocak 2009 tarihine gün aldık.Bu gün alma konusuda ayrı bir yazı mevzusudur,ayrıca yazacağım.Doğum yapacak annelere şiddetle önerilir ailenizdeki gizli yeteneklere güvenmeyin ve doğum eylemini fotoğraflaması için mutlaka profesiyonel ,bu konuda çalışmalar yapmış biri ile anlaşın.İnternette artık pek çok seçenek var,burada konu hangisinin daha iyi olduğundan ziyade,hangisinin objektifinin sizi daha iyi ifade edeceğine karar vermeniz.Özellikle daha önce yaptığı çalışmalara mutlaka göz atmakta ve neler beklediğinizi netleştirmekte fayda var.Olaki bu işi doğumun olacağı güne bırakırsanız inanın bana asla beklentilerinizi anlatacak bir fırsat ve ruh hali bulamazsınız.Ben Şengül Pallı ile anlaşmıştım ,oldukça da tatmin edici bir sonuç ile karşılaştım tavsiye edebilirim. Doğum epidural anestezi ile olduğu için her anına şahitlik ettim,öyle mucizeviydi ki tarif etmem imkansız.Simsiyah ve bol saçlı,pembe yanaklı şiş gözlü bebeğimi kucağıma verdiklerine heyecanımdan kalbim duracaktı.Sadece bir gece kaldım hastanede,ertesi gün evimizdeydik.Anneannemiz ve ninemiz bizi yanlız bırakmadılar hiç,her işimize koşturdular.Hala,babaanne ve amca da ilk torun için ne yapacaklarını şaşırmış durumdaydılar.Şimdi bu tip zamanların en zor yanı ,her kafadan bir ses çıkmasıdır. Aman kızım üstünü giy sütün üşür ( ne demekse) şunu bunu yeme gazın olur,bunlardan ye süt yapar,iki kişilik ye,çorap giy,bebeğe su verelim v.s Benim gibi çok bilmiş (kova burcuyum da :) dediğimdedik birinden de çekiniyorlardı herhalde,çünkü hep bildiğimi okuyordum.Elbette büyüklerimizin tecrübeleri çok kıymetli ama bunlardan bazıları öyle zaman içinde kulaktan kulağa yayılmış hurafelerki .Zararsız olanları kırılmasınlar diye uyguladım,oğluma sarılık olmasın diye sarı giysiler giydirdim mesela (ha sarılık sınırını aşmadı o ayrı,acaba işe yaradı mı dersiniz!)Hem hamileliğinizde hem de sonrasında etraftan pek çok hurafe duyarsınız,örneğin asansörde karşılaştığınız,pazarda gördüğünüz,yolda rastladığınız her teyzenin epudural anestezi nedeni ile felçli kalmış bir yakını vardır (literatürde böyle bir vaka olmamasına rağmen ) hemen hepsi normal doğumun (ha diğeri anormal doğum ya ) faziletleri konusunda doktora yapmışlardır.Oysa her hamilenin durumu farklıdır,gebeliğin gelişimi,annenin hikayesi,doktorunuza da güveniyorsanız kararı tamamen ona bırakmak ve etraftan gelen seslere kulak tıkamak en güzelidir.Normal doğumu çok isterdim ,sonunda kadar da istedim ama dediğim gibi şartlar değişken.Emzirme konusunda istekli olmak çok önemli,bol su içmek ,moral depolamak ve pek de mümkün görünmeyen dinlenmek.Ben hiç sütüm olmaz mı diye düşünmedim,belki bunun da faydası oldu bilmiyorum ama oğlum hiç mama almadan bol bol emerek 6. ayını doldurdum.Tabi oğlumu 3. ayında bırakıp yoğun iş tempoma dönünce sağmal inek misali sağ taşı sakla,öğlen eve git (şansıma işim evime yakın oldu doğum izni sonrasında) şeklinde devam edebildim.Eren bir kaç gün sonra 9. ayını bitiriyor.Anneannemiz 1 yaşına kadar bakma sözü verdi ve Kuşadasındaki sakin hayatından terfi ! etti.Şimdilerde minik tostos 11 kg.luk cüssesine bakmadan yerlerde sürünen,bakışları gülüşleri dana bir anlam kazanmış,avizemiz nerede diye sorduğumuzda tavana bakan,kuşlara camdan güle güle diye el sallayan,hala ayakta durmak için koca poposunu kaldırmaya çabalayan minik bir adam...
14 Ekim 2009 Çarşamba
Neyleyim Blog'u içinde salınan ben olmayınca
Efendim,bu blog alemine önceleri ''aman cnm kim yazar oturup'' diye yaklaşıp,sonra benim minik tostos doğup bilimum anne çocuk bloglarının müdavimi olduktan sonra''Sero ya sen de mi yazsan,yavruya hatıra bıraksan'' diye bangırdayan iç sesime yenilerek balıklama dalmış bulunuyorum.Ha ben kendimi bilirim,bu tip işleri başlayıp devam ettirebilmişliğim yoktur yakın tarihimizde.Bir zamanlar pek moda olan günlük ,anket defteri tutma olaylarına da dalmıştım.Öyle bir darlanmışımki demek ,lise yıllarına ait günlüklerde başlarda bir kaç şeyi,sonraları pek çok şeyi ! kısaltarak yazmışım.Yani o günlerden sadece bir hoş seda kalmış zira (zira ne ya!)hala o gün yazdıklarımı okuduğumda bir şey anlamıyorum.
Uzun lafın kısası benim dünya güzeli paşama,hayata,bana ve diğerlerine dair karaladıklarımı sizlerle de paylaşmak,Eren kişisine ileride 'Vay annem ne harika kadınmış ,bana da neler yazmış'' dedirtmek için kesiyorum kurledeyi.Vatana millete ve blog alemine hayırlı olsun ...
Uzun lafın kısası benim dünya güzeli paşama,hayata,bana ve diğerlerine dair karaladıklarımı sizlerle de paylaşmak,Eren kişisine ileride 'Vay annem ne harika kadınmış ,bana da neler yazmış'' dedirtmek için kesiyorum kurledeyi.Vatana millete ve blog alemine hayırlı olsun ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)