30 Ekim 2009 Cuma

Cumhuriyet Bayramı

Dün küçük adamın ilk Cumhuriyet bayramıydı.Sevgilimle ben motorumuzu edindiğimizden beri (nam-ı diğer Küheylan) bayraklarla süslenmiş motorlardan oluşan korteje katılmayı,hepbir ağızdan marşlar söylemeyi çok seviyoruz.Haa sadece bir kere katılabildik şimdiye dek o ayrı :)
Neden; motoru aldığımız ilk sene tam organizasyon oradaydık,sonraki sene ben hamileydim sevgilim beni motora bindirmedi (deli miyim ben ,ne çok israr ettim bir de binicem diye)Bu sene de şöyle;

Sevgili : Hayatım motorun aküsünü şarj edelim de korteje katılalım

Ben : Hııı hıı tamam ben hallederim ?

Birkaç saat sonra;

Sevgili : Gidiyoruz di mi?

Ben : Yaaa yağmur yağacakmış,eh çocuğu kime bırakacağız,hem belki iptal olacakmış..kem..küm

Anneanne : Ben bakarım siz gidin isterseniz

Ben : Yaw bir dur bakalım hem yağmur yağacakmış ,iptal olacak diyorlarrr

Sonuç;Yağmur yağmadı,anneanne elinde bayraklarla yürüyüşe katıldı,sevgili tüm gece bana şakayla karışık laf sokuşturdu...
Ne yapalım,oğlumu bırakıp gitmek istemedim,eh onu motorla gezdiremeyeceğimize göre.. (yuh Seren onu da düşündün acaba mı diye di mi?)

İtinayla alışveriş merkezine gidildi,yanımıza alınmayıp unutulan pusete üzülünmedi,merkezin dandik pusetlerine talim edildi,önce Eren'e sonra anneye bol bol alışveriş yapıldı...yemek yendi ve eve dönüldü...
Bu sene çoşkuyu dilediğim ,arzu ettiğim gibi yaşayamadım,yaşatamadım ama bundan sonra her sene elimizde bayraklarla caddedeyiz inşallah.
En çok bu bayramı beklemesini,anlamasını ,anlatmasını istiyorum çünkü,henüz 9 aylık ama geçen heryılda neden Cumhuriyetin bu kadar önemli ve değerli olduğunu daha iyi anlatacağım ona...Her yıl daha büyük bir çoşkuyla yaşayacağız 29 Ekim'i ,her yıl daha fazla şükür edeceğiz Cumhuriyet çocuğu olduğumuza...

26 Ekim 2009 Pazartesi

Uyku


Eve geldikten 20 gün sonra uyku düzenini kendi belirledi Eren.Uyku saati kışları akşam 21:00,yazları 20:00 oldu hep...Olaki gündüz uykusu biraz uzun sürmüş,ya da geç uyunmuşsa ,bu saatlerde de şaşmalar oldu bazen...
Bebekler rutini sever deniyor okuduğum çok yerde...bence doğru...ne zaman onun programının aksatan bir durum oluşsa ,ya mızmızlık yaptı ,ya da zor uyudu
Uyku eğitimi hakkında çok şey okudum,özellikle kendi kendine uykuya geçmesi hakkında.
Eren öyle çok zor uykuya dalan bir bebek olmadı hiç bir zaman ,ama sık uyanmak konusunda rekor denemeleri var...Kesintisiz ama zor uyuyan bir bebeği,kolay ama bölük börcük uyuyan bir bebeğe tercih ederim sanırım,özellikle ilerleyen aylarda uyku kalitesine ihtiyacının daha fazla olacağı düşünülünce...
Bu durumu değiştirmek için ne yaptım ? Hiçbir şey...
Ne yapmalıyım ,nasıl yapmalıyım bir türlü oturtabilmiş değilim kafamda...kimileri Tracy'nin yöntemiyle,kimileri ağlatma yöntemiyle çare bulabileceğimi söylüyorlar...
Her iki yöntemde de tam bir kararlılık gerekiyor ,ben de sevgilide bu kadar kararlı olabilecek miyiz emin değilim.
Gündüzleri 1.30 saatlik iki uyku uyuyoruz çoğunlukla,anneannesi alışmış poposunu azıcık pışpışlayarak uykuya dalmasını sağlıyor,son dönemlerde gündüz uykuları için de yatağına koyuyor ama öncesinde hep ,nerede uyursa orada kalır ekolünü takip etti :)
Mesela oyun halısında mı uyuyakaldı,orada bırak...uzun zaman salonda kanepenin üzerinde uyudu ...
Artık çok hareketli olduğu için gündüzleri de yatağına alıyor mutlaka...
Gece ben uyutuyorsam mutlaka burnumu,yüzümü ve dudaklarımı okşayarak kucağımda veya uykusu başına vurmuş haldeyken ayağımda salladığımda uyuyor...
Babası uyutuyorsa yine kucakta ve babasının kollarını okşayarak uyumak istiyor,hatta sevgilim gece yeniden uyuması için pijamasının üzerini çıkarıp kollarını okşamasına izin vermek durumunda kalıyor çok zaman
Bu gidişe bir dur demek lazım ama,kararsızım..
Her teşebbüsümde sevgili '' Kaç sene böyle gidecek ki,bak bizi çok özlüyor o yüzden kucağımızda uyumak istiyor '' diyerek en ince yerimden yakalıyor beni.
Son zamanlarda en azından bir rutin olur umudu ile ,çok uykusu geldiğinde yatağına koyup,biraz süt ,biraz kitaptan masal,biraz da ninni söyleyip odadan çıkmayı deniyorum...
Her denemem ağlamasına dayanamayarak odaya geri dönmem ile nihayet buluyor malesef..
Önce babaya vermek gerekecek uyku eğitimini galiba,yoksa beni her seferinde vazgeçirecek bir şey bulacak...
Bu arada oğlum doğmadan önce,bebeği yatağına alan,ayakta sallayan,her ağlamasına karşılık veren anneleri pek kınardım...'''Cık cık cık çocuklarına kötülük ediyorlar'' diye ahkam kesmişliğim bile vardır kendi kendime...Haaa ne oldu,ayağımda da salladım,yatağıma da aldım...uyuyacağını bilsem amuda bile kalkardım vallaha ...
Demek ki neymişşşş ;büyük konuşmayacak mışsın...
Demek ki neymişşşş;yaşanmadan anlaşılamıyormuş bazı şeyler...

Bir kedi gördüm sankiii...




Bizimki daha kuşlar dışındaki hayvanlara ilgi göstermiyor,geçtiğimiz haftalarda Göztepe Özgürlük Parkına gittiğimizde,etrafımızı kediler sardı...
Mahalle sakinleri bir yandan,gelen giden bir yandan kediciklere mama vermeyi (ne iyi yapıyorlar) alışkanlık edinmiş olmalılar ki,bir sürü kedi oralarda yaşamaya alışmış,gelen gidene sevgi gösterilerinde bulunuyorlar...
Benim küçük tostos da bundan nasibini aldı,hatta bir tanesi muhabbetti ilerletip pusetin altına yerleşmek suretiyle bütün bir park gezisini sevimlilik kontenjanından bizimle tamamladı...
Yine de yüz vermedik kediciklere varsa yoksa kuşlar,havaya bakıp kuşlara el sallama...
Tüm hayvanları çok sevsin istiyorum,yıllarca kedi besledik evimizde,biraz daha büyüsün bir tane daha edinelim istiyorum...şöyle kımıl kımıl sokulan,torultusu evi dolduran,evi ev yapan cinsinden...Bana kalsa kedi köpek ne varsa doldururum eve...Neyse ki sevgilim de benim gibi...
Annelerin ''Ay çocuklu evde hayvan mı olur'' nidaları arasında evlat ediniriz belki bir tane ileride kimbilir ?

25 Ekim 2009 Pazar

Kelebek...


Minik bir tırtılın güzel bir kelebeğe dönüşümü...

24 Ekim 2009 Cumartesi

Sobeeee...


Annesinin çantasını karıştırırken yakalanan küçük tırtıl...
Ne o şimdiden arabanın anahtarlarıyla,kredi kartlarını alıp kaçmak mı yoksa niyetin :)

23 Ekim 2009 Cuma

Diş perisi...


Dün doktor kontrollümüz vardı...


Aslında 1 yaşına kadar aşı olmayacağından 6. aydan sonra doktora ne sıklıkta gitmeliyiz kararsızdım.Madem 9.ayımız bitiyor bir gidelim de görünelim ,diye düşündük...

Rahat bir anneyim ben,çocuğun kitabi kurallara (ki bu kurallar her doktora göre farklı işliyor) göre büyütmeye çalışanlardan değilim.

Kendime de şaşırıyorum aslında,genelde fazla detaycı (Details are the tails)

Fazla kendi kendine kuran ,pinpiriklen bir tipimdir...ama gayet geniş bir anne oldum vesselam ...

Bir kere hiç steril etme işlerine takılmadım başından beri,azıcık kaynar suda güzelce temizle ,kurut ,kullan...
Evde emzik falan yere düşer,''bir şey olmaz ''deyip tıkarım oğlanın ağzına..

Taşlarda sürünür,üşütecek derler,''yine bişi olmaz''
İnek sütü verme dediler ,verdim...veriyorum (onu okudur araştırdık o ayrı...)
Demir damlası ver dediler...inanmıyorum...ters etkisi olabileceğini öğrendim...vermiyorum
(demir sadece demir eksikliği anemisi olan bebeklere öneriliyor,bunun dışında pek çok doktorun proflaktik (önleyici) doz adı altında verdikleri damlaların altında bit yeniği arıyorum,çünkü vücudun karşılaşacağı her mikrobun büyüme hormonu etkisiyle tosuncuk mikroplar olmalarını sağlıyormuş)

Anne olarak çok geniş bir tip mişim haberim yoktu,öğrenmiş oldum...

Genişiz dediysek,saldım çayıra mevlam kayıra durumuz yok elbet,aksine bazı konularda öyle de titiz ve dikkatliyiz ki sormayın...

Ama benim küçük japon balığının ilk aylarında,aylık rutin kontrolleri için yaptığımız ziyaretlerin dışında,arkadaşımız da olan doktorunu aramadığımız için;
''Başka bir doktor mu buldunuz ?'' diye bile sormuşluğu vardır.
Eren iyi olduğu sürece,alacağım cevapları da önceden biliyorsam az çok,iç güdülerime kulak veriyorum.Bence doğrusu da bu.Şahit olmuşsunuzdur,aynı konuda sizin ve arkadaşınızın çocuğu için söylenen şeyler birbirinden gece ve gündüz gibi farklı

Şimdi ben sorsam ,yürüteç kullanmalımıyız diye ?Eminim bu konu hakkında verilebilecek tüm olası cevaplar gelecektir...Biri ''kesinlikle hayır,efendim şu bacak kasları ,şu bilmem neye zarar'' diye anlatırken,beriki '' Aaaa çok faydalı...yürümesi özgür olması...'' diye anlatacaktır.

Amacım kimsenin yaptığını kötülemek,ahkam kesmek falan da değil,sadece her anne bebeğini kendi içgüdüleriyle büyütüyor ve bebek için de en doğru olanı bu belki...Yine genel geçer doğruları bunun dışında tutmak gerek,yani bazı şeyler var ki,yapılmasını onaylamak mümkün değil,rahat olabilmek de öyle,çocuğun bulunduğu ortamda sigara içilmesi gibi mesela...
Velhasıl her yiğidin bir yoğurt yemesi var....

Bizim minik ! tosun 11.26kg. olmuş,boyumuz da 75 cm. Hala yaşının oldukça üzerinde bir kilo grafiği çizdiğinden endişelenmeli miyim bilemiyorum.Ama doktorumuz yürümeye başlayınca normal sınırlara gelebileceğini düşünüyor,yine de dikkatli olmakta fayda var...

Ve benim güzel japon balığım iki ay önce alttan gelen şirin çift dişine kardeş olarak ,üstten 4 dişi aynı anda çıkarmaya çalışarak yine bir istisnayı deniyor.Normal olmakla birlikte 4 dişin aynı anda çıktığı örnekler çok da fazla değil miş...
Çok şükür öyle ateş,ishal gibi ciddi bir etkiyle karşılaşmadık ,ama günlerdir süren huzursuzluk,geceleri uyanmada rekor denemeleri bundan mıydı acep ?


Biz koca insanlar,o kadar dişi aynı anda çıkarmaya kalksak dayanamayız eminim acısına...ama bu minikler sahiden bizden daha sağlam çıkıyorlar...

Kıyamam ben kuzuma...

Yeni dişlerin inci gibi olsun,sağlıkla güle güle kullan birtanem....

22 Ekim 2009 Perşembe

Küçük Japon Balığı...biber de severmiş...

9. Ay



1. Ay


Hiç bir zaman ''ben bu kadar küçük bir insana nasıl bakacağım'' diye bir kaygım olmadı

Doğduğu ilk andan ,doğum iznim bitene kadar banyosu,beslenmesi,altının alınması dahil hiç bir konuda destek almadan tek başıma yaptım.Etrafımda bana yardım etmeye gönüllü ,sevgi dolu pek çok insan vardı ama bana bunların hiç biri zor gelmedi,nasıl yapacağımı düşünmedim,içimden geldiği gibi yaptım...

Gecede 3 saat uykuyla yaşamayı öğrendim

Hiç sütüm yetecek mi ? diye düşünmedim,çok şükür yetti de arttı bile...(6.ayın sonunda sadece annesütüyle 9.5 kg. olmuştun :)

Her kafadan bir ses çıktı,aldırmadım

Sen her ağladığında ben de ağlamak istedim

Sen açken ,ben de yemek istemedim

Hep göğsümde uyuttum seni,öperek ,koklayarak,seni tanımaya çalışarak ömrümün en güzel bir ayını geçirdim


2 -3. Ay


Her geçen gün büyümene şahit oldum

Minik gülücükler atmaya başladın bize,sen her güldüğünde bizim de içimizde güller açtı

Hala en sevdiğin yer annenin memesi :)

Gaz problemin ilk günden beri başında...minicikbir bedende nasıl bu kadar gaz olabiliyor...

Bir insanın gaz çıkarmasına bu kadar mutlu olabileceğimi hiç düşünmemiştim

Saçların hızla uzuyor,bunlar dökülecek diyenlere inat...

Uyku düzenini sen belirliyorsun,

Gece ve gündüzü ayırt etmeyi öğrendin,akşam 8:00 dedin mi uykudasın...ama gece uyanmalarının haddi hesabı yok...

Bazen saat başı ,bazen 15 dk. da bir...

Baban da ben de,uykusuz ama mutluyuz...

Hep aklımdaki soru;'' neden daha önce sahip olmamışız sana'' nasıl böyle bir güzellik olmadan geçmiş yıllarımız...


4 .- 5. ay


Anne işe başladı...

Anneanne görevi devir aldı...her öğlen seni kollarıma almak için eve koşuyorum...

Akşamları süt izni...erken çıkış ve yine sana kavuşmak...

Hala keyifle emiyorsun...ben de sana yetiştirmek için her fırsatta süt sağıyorum uzaktayken...

Destekle oturabiliyorsun,daha önce sadece gözlerinle takip ettiğin dönencedeki oyuncaklara ufaktan uzanmaya başladın...

Büyüyorsun,bizi her geçen gün daha çok anne,daha çok baba yapıyorsun...

Annelik nasıl birşey miş gün geçtikçe anlıyormuş insan meğer..emek verdikçe...seninle yaşadıkça...

En güzel dualarımız hep seninle,senin için...

Arabayla gezmekten,sokakta olmaktan,pusetinde dolaşmaktan pek de keyif almıyorsun ...

Doğduğun günden beri ciddi,önemli bir toplantıdan az önce çıkmış bir havan var...

''Ağır abi!''diyorlar sana etraftan :)

Önemli bir adam mı olacaksın ne ?

Oysa sen,olmadık bir anda öyle bir gülüveriyorsun ki...içim aydınlanıyor...


6. - 7. Ay


Yarı yaşına geldin...

Nedense ben ,hep 6 aylık olmanı bekledim,pek bir büyük ,pek bir uzak geliyordu bana...sevindim

Hala gaz...yine gaz...

Kendi kendine dönebiliyorsun artık..

Oyuncaklarına rahatlıkla uzanıyor ve desteksiz oturabiliyorsun...

Anne süt sağmaya ,sen emmeye devam...

Ama yeni lezzetler de girdi hayatımıza...

Sebzeler,meyveler...hiç itiraz etmeden hüpletiyorsun...

Kilon hala fazla...yürüyünce verecek diyorlar...

Ama yine de öyle pekmezler falan sokmuyoruz hayatımıza...

Annen biraz araştırıyor,bir kaç doktorla tartışıyor...

Okuyor...acaba diyor...endişeleniyor...sonunda içgüdülerine ve yeni verilere kendini bırakıp,doktor amcanın ''1 yaşından önce inek sütü yok'' sözüne kulaklarını tıkıyor ve seni annesütünden sonra en çok sevdiğin sütle tanıştırıyor ...


8.- 9. Ay


Kocaman adam oldu diyorum kendi kendime...

Nasıl da büyümüş geliyorsun gözüme...
Saçların omuzlarına geliyor,görenleri şaşırtıyorsun...
Sürünerek emekliyorsun,yerlerde yuvarlanıyor,herşeyi merak ediyorsun...

Alt iki dişin çıktı,öyle çok da sorun yaşatmadılar çıkarken,şimdilerle üst yan dişler baş gösterdi ..

Eskisine göre arabada ve sokakta olmaktan biraz daha zevk alır gibisin...

Seni bol bol gıdıklıyorum,kahkahalara boğuluyorsun...

Artık herşeyi yiyebiliyorsun,herşeyin tadına bakmak istiyorsun...

Senin için yaptığım yemekleri,köfteleri,yoğurtları ağzını kuş gibi aça aça mideye indiriyorsun...

Seni hergeçen gün daha çok seviyorum...

Bugün 9. ayın bitiyor,sen 11 kilo,kıpır kıpır...ufaktan ayakta durma çalışmaları yapan...hala gecede 6-7 kere uyanan ,minik bir japon balığı oldun...

Nice 9.aylara,yıllara,90 yaşlara bebeğim..

Mutlu ol...mutlu ve sağlıklı yaşa...

20 Ekim 2009 Salı

Fazla söze gerek var mı...



Bundan daha muhteşem ne olabilir ki...

Senin kadar ne sevilebilir ki...

Günler geçiyor,sen büyüyorsun,daha anlamlı tepkiler veriyorsun..

Kızdığını,sevincini,heyacanını,mutluluğunu artık açık açık belli ediyorsun...

Sen dünyayı öğrenirken ,ben anneliği,sabırlı olmayı,koşulsuz sevgiyi,minicik ellerinle benim kalbime dokunabileceğini ve daha pek çok şeyi seninle öğreniyorum...

İyi ki varsın ve iyi ki bizim oğlumuzsun...

Doğum günüm hangi gün olsun ?


Eğer sezeryen ile doğum yapacaksanız,doktorunuz ile bebeğinizin doğacağı günü belirleme lüksüne sahipsiniz demektir.

Elbette,sizin planlarınızı hiçe sayıp canı daha erken gelmeyi isteyen bir afacan yoksa yolda ...


Deli gönül ,normal doğum diye inim inim inlerken ,çeşitli nedenlerden sezeryen olacağı bir kaç doktorca tastiklenip netleşince,daha önce yazımda bahsettiğim,hani şu seni evde bilem doğurturun diyen arkadaşım (ki kendisi minik tosbağamın kirvesi de oldu hemen ertesigün :) ''günlerden gün beğen '' diye buyurdu.


Bebeğin 38. haftada alınması/doğması (sezeryenin en fena kısmı işte bu bebek alınıyor,doğmuyor aslında ) kararlaştırıldı.Bir taraftan seviniyorum,hep aklımda ne zaman doğacak,ya hazırlıksız yakalanırsam (ne hazırlığı yapacaksam bu kadar mühim ) kırk tilki,kırkının da kuyruğu birbirinden habersiz...

Malum hamiledik süresi 40 bilemedin 41 hafta kitabi olarak,sonra teskere alıyorsunuz,aslında annelikle teskere bırakıp temelli asker oluyorsunuz ya,gönüllü askerlik bizimkisi ...

Öyle komik ki,etraftaki herkes ,tarih kararı söz konusu olunca '' ay hemen olsun'' modunda...
Yahu yavrunun zaten doğmaya vakti bile var daha,nedir bu acele...


40. haftanın sonu 04 Şubat 2009, benim doğum günü 11 Şubat 2009,sevgilinin doğumgünü 24 Aralık 2009 ...Hem abisi hem de yengesi Kova burcu olan sevgili,Kova burçlarının dediğim dedik ,çaldığım düdük tavrından müzdaripken zaten benim gibi başka bir Kovayı sokmuş hayatına,ben ne ettim diye dolanıyor,bir de oğlunun Kova olması söz konusu...

38.haftadan gün belirleyeceğiz ama haftanın yarısı Oğlak (ki o da sevgilinin burcu),diğer yarısı Kova burcuna denk geliyor...
Haftasonu olmasın diyoruz,doktorlar erken çıkar,nöbetçiye kalmayalım,haftabaşı bana erken geliyor...sevgili içten içe Oğlak olsun diye düşünüyor biliyorum 21 Ocak tan önceye gün seçmeye çalışıyor inceden,eh benim de öyle burç takıntım yok ama fena mı olur anasının burcundan oluverse ...

Bir türlü karar veremiyoruz,ikimizde birbirimize itiraf edemiyoruz,sonunda bebeğimiz için ne kadar geç ,o kadar iyidir diye düşünerek 22 Ocak 2009 tarihine karar veriyoruz ...

Ya sevgili bana kıyamıyor yine benim dediğim olsun istiyor,ya da bir kaç gün bile olsa geç gelmesinin oğlumuz için daha iyi olacağını düşünyor , bilmiyorum...Ama biz tarihe ,çocuklarının doğum tarihine en komik biçimde karar veren anne ve baba olarak geçiyoruz...

18 Ekim 2009 Pazar

Atla anne...seni gezdireyim...




Kim ne derse desin,kız ver erkek çocuklarının ilgi alanları dünyalar kadar farklı,geçen ay bayramda Kuşadası ziyaretimizde çekilmişti bu fotoğraf,adam daha şöför koltuğuna ilk oturuşunda bir elini direksiyona,diğerini vitese atıverdi,sanki kırk yıllık şöför...Kız çocuğu olsa,ileride bol bol makyajını yapacağı aynayı indirivermez miydi ilkin :)

17 Ekim 2009 Cumartesi

Poyraz Köy



Uzun zamandır gideriz sevgiliyle,taze balık,nefis yeşil salatalar ve özellike kışın soğuk havalarda hem İstanbul'un kalabalığından kaçış hem de çıtır çıtır yanan sobanın yanında keyif.(Gerçi günlerden pazar ise tenhalığın garantisi yoktur ama)İlk defa Eren ile gittik.Yıllarca iki kişi olarak gittiğimiz bu yerde ,bizi bu kez üç kişi olarak keyifle karşılayan mekan sahibi ile gülümsedik karşılıklı...Minik tosbağa çok eğlendi,daha yeni yeni yemeye başladığı balıkları hüpletti,masadaki bütün ekmek kenarlarını kemirdi...









Bir süredir öğrendiği camdan kuşlara el sallama çalışmalarını açık havada martılar üzerinde bol bol denedi...
Küçük adamın büyüdüğünü beraber yaptıklarımız,onun için de anlam ifade etmeye başladığından beri daha çok hissediyoruz,sevgilim bugün gaza gelip balığa mı götürsem demeye başladı bile :)

16 Ekim 2009 Cuma

Kız mı erkek mi ?

Hamile iseniz göbeğinizin şeklinden cinsiyet tahmin etmeye meraklı çok çıkar.Hadi göbeğime bakmanı anladım da inanın ''senin kirpikleri ayrık ayrık olmuş kesin kız '' diyene bile rastladım.Cinsiyeti öğrenene kadar,ki ilk bebekte pek çok anne için ne önemi vardır,sağlıklı olsundur,yeterdir,bu böyle sürer gider.Bazısı kız çocukları faziletlerinden ,anneye ne kadar yar !olduğundan ,kimisi de erkek çocuğun size düşkün olacağını daha tercih edileceğini anlatarak beğendiği (doğurmanızı arzu ettiği,ısmarladığı! ) cinsiyeti över durur.Bilmem kim teyzenin oğulları hayırsız olmuştur ama bak kızları analarına bakmaktadır,bilmem kim kızlarından dertlidir ama oğulları öyle midir ya...örnekler bitmek bilmez.Yurdum insanının her konuda olduğu gibi bu mevzuda da söyleyecek çok sözü ,verilecek çok ders alınası örneği vardır.Yahu tamam anlattıklarının doğru olduğunu düşünelim,taraftarı oldukları cinsiyetin dışında bir bebek ise yoldaki ne yapalım yani...Aldırayım mı ?O zaman da cevapları hazır '' Kısmet ,inşallah ikinciye...''Ben ikinci bebek istiyor muyum,kalbimden bir şey geçiriyor muyum ,soran yok.Annenin ruhsal durumu hormonlardan olmuş tepetaklak,bir de her gittiği yerde aynı muhabbetler bitmek bilmez.Bir de kendinden emin olanlar vardır ''Kesin erkek !!!'',aynı kişi devamını da getirir ''Gerçi ben kızları severim ama '' nasıl yani !!! Tamam kız bebekler için öyle cicili bicili şeyler yapılıyor ki,insanların aklı kalıyor belki.Ya da sahiden bazımızın aman kızım olsun,aman oğlum olsun diye dilekleri var,olamaz mı ? Olabilir...ama hangisi olursa olsun çok seviyorsunuz,hangisi doğarsa doğsun aşık oluyorsunuz,dünyayı gözünüz görmüyor,elbette en mühimi de sağlıklı olarak dünyaya gelmesi...

Cinsiyeti de görebileceğimizi beklediğimiz kontrolümüzde sevgiliyle çok heyacanlanmıştık,doktorun ağzından ne çıkacak diye bekliyoruz.Sevgili günlerdir göbeğimi ''Kızıımmm'' diye seviyor.(Aman yanlış anlaşılmasın öyle bir talebi ,beklentisi olduğundan da değil,sadece iki ihtimali olan bir iddada tahmini öyle) Kontrolün ortasınsa sevgili doktorum A. ''İsim ne koyacaksınız'' diye soruyor,''düşünmedik ''dediğimizde ise ''Bir oğlunuz oluyor'' diye gülümsüyor.Odada derin bir sessizlik,son söylenilenleri de dinleyip kendimizi atıyoruz hastaneden.Arabada ben ağlamaya başlıyorum,sevgiliye '' Sen kız istiyordun,erkek işte...'' diye serzenişte bulunurken,iki gözüm iki çeşme..Sevgili şaşkın hormonların nelere kadir olduğuna aklı sırrı ermiyor.Merakla telefon açan herkese '' Oğlumuz oluyor'' diye müjdelerken gözlerindeki ışıltıyı görüyorum,aslında çok seviniyor,yani kızı olsa da sevinecekti elbet ama erkek olması inceden bir memluniyet yaratıyor,izliyor ...seviniyorum.Sonra beni yatıştırıyor,onu yanlış anladığımı anlatıyor usul usul ...Ben neden böyle bir duyguya kapılıyorum,çünkü en yakınlarımız dahil etrafımızdaki herkes,kız bebeklerin ne kadar şeker olduğuna,kızların sevimliliğine dait methiyeler düzüyor,zaten hormonları tepesinde olan anneye ise fikrini soran bile olmuyor.İtiraf edeyim,kızım da oğlum da olsa çok severim dedim hep hamileliğimin başından beri,öyle büyük bir mucizeyi cinsiyeti ne olursa olsun nasıl sevmez insan,ama oğlum olacağını öğrenince çok sevindim...Şimdilerde inşallah ikincisi olrsa kız olur diyorlar...ben de inadına erkek istiyorum diyorum ,söyleyenlere...Kız da olsa,erkek de olsa canımdan çok seveceğim nasıl olsa ...

15 Ekim 2009 Perşembe

Doğum Maceramız


Baştan mı başlamak gerek yoksa yeri geldikçe mi anlatmalı emin olamadım.Aslında Eren'in doğum serüvenini de yazmak isterim biraz.Benim gibi herşeyi planlamaya plansız kaldığında kendi kendini yemeye meraklı bir insan için planlı sayılacak bir hamilelikti.Neredeyse 4 ay süren bitmek tükenmek bilmeyen,sadece uykumda yok olan mide bulantılarımı,son 1 ay kala içeriden siyatik sinirime bası yapmak suretiyle beni yürüyemez hale getiren minik oğlumu saymazsak herşey yolunda gitti.Doğum şekli konusunda hiç bir takıntım yoktu.Özellikle tıp ile ilgili bulduğum herşeyi okumaya doyamayan,doktor arkadaşlarının kitaplarını aşırıp hatim eden ben (aahh ahh doktor olmalıymışım ama) her iki doğum şeklinin de avantaj ve dezavantajları olduğunu biliyordum.Doğuma 1 ay kalaya kadar ismini şimdi vermeyeceğim güzide bir özel hastanemizde çalışan ve aslında pek çok sevdiğim doktorumla devam etmiştim.Ama o güzide özel hastane doğum için 10.000 TL (oğlum bu rakamı okuyorsan yıl 2009 Dolar kuru : 1.5000 ,aman annem :) ) fiyat biçince,önce evde mi doğursam acaba diye düşünmeye başladım.Yanlış anlaşılmasın çok şükür o tutarı ödeyebilecek durumdayız ama çocuğumuzun ihtiyaçları için kullanabileceğimiz bu kadar yüksek bir tutarın doğum gibi olağan bir eylem için alınması bizi deli etti.Sevdiğim bir kız arkadaşım kadın doğum doktorudur.'' Gel Seren bu kadar para verme,ben seni kendi ellerimle doğurtacağım '' diye ikna etti beni,iyiki de etmiş,hem o paranın neredeyse dörtte biri ile güle oynaya kucağıma aldım oğlumu...Neyse konuyu dağıtmayayım ,daha önce geçirdiğim bir operasyon nedeni ile doğumun sezaryen ile yapılmasına karar verildi ve 22 Ocak 2009 tarihine gün aldık.Bu gün alma konusuda ayrı bir yazı mevzusudur,ayrıca yazacağım.Doğum yapacak annelere şiddetle önerilir ailenizdeki gizli yeteneklere güvenmeyin ve doğum eylemini fotoğraflaması için mutlaka profesiyonel ,bu konuda çalışmalar yapmış biri ile anlaşın.İnternette artık pek çok seçenek var,burada konu hangisinin daha iyi olduğundan ziyade,hangisinin objektifinin sizi daha iyi ifade edeceğine karar vermeniz.Özellikle daha önce yaptığı çalışmalara mutlaka göz atmakta ve neler beklediğinizi netleştirmekte fayda var.Olaki bu işi doğumun olacağı güne bırakırsanız inanın bana asla beklentilerinizi anlatacak bir fırsat ve ruh hali bulamazsınız.Ben Şengül Pallı ile anlaşmıştım ,oldukça da tatmin edici bir sonuç ile karşılaştım tavsiye edebilirim. Doğum epidural anestezi ile olduğu için her anına şahitlik ettim,öyle mucizeviydi ki tarif etmem imkansız.Simsiyah ve bol saçlı,pembe yanaklı şiş gözlü bebeğimi kucağıma verdiklerine heyecanımdan kalbim duracaktı.Sadece bir gece kaldım hastanede,ertesi gün evimizdeydik.Anneannemiz ve ninemiz bizi yanlız bırakmadılar hiç,her işimize koşturdular.Hala,babaanne ve amca da ilk torun için ne yapacaklarını şaşırmış durumdaydılar.Şimdi bu tip zamanların en zor yanı ,her kafadan bir ses çıkmasıdır. Aman kızım üstünü giy sütün üşür ( ne demekse) şunu bunu yeme gazın olur,bunlardan ye süt yapar,iki kişilik ye,çorap giy,bebeğe su verelim v.s Benim gibi çok bilmiş (kova burcuyum da :) dediğimdedik birinden de çekiniyorlardı herhalde,çünkü hep bildiğimi okuyordum.Elbette büyüklerimizin tecrübeleri çok kıymetli ama bunlardan bazıları öyle zaman içinde kulaktan kulağa yayılmış hurafelerki .Zararsız olanları kırılmasınlar diye uyguladım,oğluma sarılık olmasın diye sarı giysiler giydirdim mesela (ha sarılık sınırını aşmadı o ayrı,acaba işe yaradı mı dersiniz!)Hem hamileliğinizde hem de sonrasında etraftan pek çok hurafe duyarsınız,örneğin asansörde karşılaştığınız,pazarda gördüğünüz,yolda rastladığınız her teyzenin epudural anestezi nedeni ile felçli kalmış bir yakını vardır (literatürde böyle bir vaka olmamasına rağmen ) hemen hepsi normal doğumun (ha diğeri anormal doğum ya ) faziletleri konusunda doktora yapmışlardır.Oysa her hamilenin durumu farklıdır,gebeliğin gelişimi,annenin hikayesi,doktorunuza da güveniyorsanız kararı tamamen ona bırakmak ve etraftan gelen seslere kulak tıkamak en güzelidir.Normal doğumu çok isterdim ,sonunda kadar da istedim ama dediğim gibi şartlar değişken.Emzirme konusunda istekli olmak çok önemli,bol su içmek ,moral depolamak ve pek de mümkün görünmeyen dinlenmek.Ben hiç sütüm olmaz mı diye düşünmedim,belki bunun da faydası oldu bilmiyorum ama oğlum hiç mama almadan bol bol emerek 6. ayını doldurdum.Tabi oğlumu 3. ayında bırakıp yoğun iş tempoma dönünce sağmal inek misali sağ taşı sakla,öğlen eve git (şansıma işim evime yakın oldu doğum izni sonrasında) şeklinde devam edebildim.Eren bir kaç gün sonra 9. ayını bitiriyor.Anneannemiz 1 yaşına kadar bakma sözü verdi ve Kuşadasındaki sakin hayatından terfi ! etti.Şimdilerde minik tostos 11 kg.luk cüssesine bakmadan yerlerde sürünen,bakışları gülüşleri dana bir anlam kazanmış,avizemiz nerede diye sorduğumuzda tavana bakan,kuşlara camdan güle güle diye el sallayan,hala ayakta durmak için koca poposunu kaldırmaya çabalayan minik bir adam...

14 Ekim 2009 Çarşamba

Neyleyim Blog'u içinde salınan ben olmayınca

Efendim,bu blog alemine önceleri ''aman cnm kim yazar oturup'' diye yaklaşıp,sonra benim minik tostos doğup bilimum anne çocuk bloglarının müdavimi olduktan sonra''Sero ya sen de mi yazsan,yavruya hatıra bıraksan'' diye bangırdayan iç sesime yenilerek balıklama dalmış bulunuyorum.Ha ben kendimi bilirim,bu tip işleri başlayıp devam ettirebilmişliğim yoktur yakın tarihimizde.Bir zamanlar pek moda olan günlük ,anket defteri tutma olaylarına da dalmıştım.Öyle bir darlanmışımki demek ,lise yıllarına ait günlüklerde başlarda bir kaç şeyi,sonraları pek çok şeyi ! kısaltarak yazmışım.Yani o günlerden sadece bir hoş seda kalmış zira (zira ne ya!)hala o gün yazdıklarımı okuduğumda bir şey anlamıyorum.
Uzun lafın kısası benim dünya güzeli paşama,hayata,bana ve diğerlerine dair karaladıklarımı sizlerle de paylaşmak,Eren kişisine ileride 'Vay annem ne harika kadınmış ,bana da neler yazmış'' dedirtmek için kesiyorum kurledeyi.Vatana millete ve blog alemine hayırlı olsun ...