31 Aralık 2009 Perşembe

Yakama uğur böceği taktım...

Kırmızı hırkamı giydim,yakasına da minik bir kırmızı uğur böceği taktım bugün...



Geçen yıl,tam da bugün doğum iznine çıkıyordum ve iş yerinde son günümdü,uğur böceğim yakamda değil,içimde kımıl kımıl dışarı çıkmak için gün sayıyordu..

Heyecanla arkadaşlarımla vedalaymış,hepsinin güzel dileklerini heybeme katarak yeni bir yola çıkmıştım.

Tam bir yıl sonra bugünü hayal ediyordum ...oğlumun kollarımda olacağı,onun büyümesini keyifle izlediğim,kimi zaman yorgun,kimi zaman şaşkın,ama ona sahip olduğum için şükretmediğim tek bir saatimin bile geçmediği bir yıl bitiyor...


Sadece sıradan bir takvimi değil,koca bir ömrü de daha anlamlı,daha eşsiz kılan küçük sevgilimle ilk yeni yılım...hoşgeldin sefalar getirdin...


Ömrümün sonuna kadar hatırlayacağım,anılarımda sadece bir rakam olarak kalmayacak,bana oğlumu getiren eski yıl...güle güle,uğurlar olsun...


İyi kilerimizin çok,keşkelerimizin az olduğu,sağlık,huzur ve mutluluk dolu bir yıl diliyorum hepimize ...


Ho ho ho ho...




26 Aralık 2009 Cumartesi

Belkide sıra sizde






Sevgilinin gecikmiş doğumgünü şenlikleri bahane edilerek yine Poyrazköy'de aldık soluğu...
Japon çok iştahsız uzun zamandır,yemek vakti geldiğinde tüm ev ahalisini hazırola dikiyor bir kaşık yemek için,çok üzerine düşmüyoruz şimdilik.Yemeyen çocuk zormuş ama...
Temiz hava iştahına da iyi gelir diye düşünerek ,bulutlara aldırmadan vardık,oturduk sobanın başına.Nasıl iyi geliyor,İstanbul'da ,trafikten,gürültüden uzak olmak.Onun değil ama benim iştahım bir açıldı ,bir açıldı...
Milli Piyangocu girdi kapıdan,bu senenin biletlerini Japon seçti.Yeni yılda uzun süre sesimiz soluğumuz çıkmazsa bilin ki büyük ikramiye bize çıkmış ...
Japon bilet çekerken içimden geçirdim 'Benim en büyük ikramiyem sensin '



25 Aralık 2009 Cuma

Kendim ettim,kendim buldum..

Dün sevgilinin doğumgünüydü...

Nicedir çok istediği ama oldukça fiyatlı olduğu için bir türlü dillendiremediği bir dileği vardı.Öyle resimlerine falan bakar,nette teknik özelliklerini okur,bilirim içinden Japon da biraz büyüyüp anlayacak yaşa geldiğinde onunla birlikte geçireceği eğlenceli saatlerin hayalini kurardı.

Yaptım bir delilik,aldım gitti.
İstediği teknoloji harikası ,her derde deva,Playstation 3 Slim olunca,azıcık hovardalık mı yaptık bilemedim.Ama mutluluğunu görebilseydiniz .....

Küçük bir oyun yaptık Japonla.Önce bir gün evvel gelen kutudan oyun kolunu çıkarıp paketledik.Bilgisayarında oynayacağı oyunlarında kullanacağı bir joystick almış olduk mahsuscuktan.Çok sevindi...

Dün önce 3 komik doğumgünü kartı yaptık,bunları evin çeşitli kısımlarına sakladık.Her birinin içine ayrı bir ipucu koyduk,onu bir sonraki kartın yerine yönlendiren...

Sonunda kutuya ulaştığında hediyesi ve son doğumgünü kartı onu bekliyordu.Mutluluktan ne yapacağını şaşırmış hali bana yetti de arttı bile...
Zaten haftanın neredeyse 7 günü çalışan ,balık tutmak gibi gönülden bağlı olduğu bir de hobisi olan bir adama onu saatlerce başka bir dünyaya götürecek bir oyun konsolu alarak iyi mi yaptım bilemiyorum ama ,yaptım işte...

Sanıyorum artık kendisini hepten kaybedeceğiz...kendim ettim ,kendim buldum diye buna denir
Mutlu yıllar,nice uzun sağlıklı yaşlar sevgilim

22 Aralık 2009 Salı

Bizim evin 11 aylık noel babası






Bügün tam 11.ayını bitirdi koca adam
Japon artık hemen her istediğini bir yolunu bulup anlatıyor,
Her fırsatta ayağa kalkmak istiyor,artık sabahları sürekli yatağının kenarlarına tutunmuş olarak buluyoruz.
Espiri anlayışı gelişti sanki,bize komiklikler yapıyor,bizim yaptıklarımıza gülüyor.
Öyle dudaklarını büzüpte omuzundakini hediye dolu heybesi sanmayasınız ,annesinin çantasını aşırmış yine ,merakla kurcalıyor :)
Bizim evin komik küçük noel babası,bize her daim yeni yıl umutları,yeni yıl coşkusu getiriyor

20 Aralık 2009 Pazar

Tam Pansiyon




Öncelikle iyileştik nihayet...
Ne zor derdini bile anlatamayan bir miniciğin hasta olması,canının yandığını görmek ama çok da bişi yapamamak.
Çocuk bu böyle böyle büyüyecek diyorum hep ama gel de bana sor,onu azıcık bile keyifsiz gördükçe ne hale geliyorum.
Çok şükür geçiyor,başka dert vermesin ...
Çocuklar hasta olmasın hiç...

Altı aylık olacak mı acaba diye beklerken ,bir ay sonra ilk yılını geride bırakacak bizimki...
Şimdiden nasıl heyecan...nasıl heyacan bende

Evlenirken bile bu kadar kafa yormadım düğün detaylarına

Daha bir koca ay var ve ben neleri hazırlayacağımı,nasıl bir parti olacağını düşünüp duruyorum
Blog annelerinin dedikleri kadar varmış,Rapunsel dünya tatlısı bir insan.Yaptığı pastaları gördükçe ,Japon'nun pastası da kesin onun hünerli ellerinden çıkmalı diyordum.

Geçen gün dayanamadım mail yolladım.Öyle sıcak kanlı ve işini öyle severek yapıyor ki,hemen bana geri döndü,fikirler verdi sağolsun.
Derler ya ilk doğumgünü çocuklar için değil ,anneleri içindir diye,doğru doğru ...
Bu arada evimiz bir dolup bir boşalıyor...
Altı haftadır düzenli olarak her hafta değişen yatılı misafirlerimiz var.
Bizimki o kadar mutlu ki kalabalıktan,kucaktan kucağa gezmelerden herkes el etek çekince ne yapacağız bilemiyorum.
Biz de alıştık aslına bakarsanız,ev kalabalık olunca Japon la ilgilenen çok oluyor,azıcık da olsa rahat ediyoruz .
Bugün herkes dağılıyor,ne yapsam arayıp birilerini daha mı çağırsam tam pansiyon acaba ?




15 Aralık 2009 Salı

İyileşemedikçe hüplettik ...

Hala hastayız ana oğul,ateş halsizlik falan yok da burun her daim tıkalı.
Burun tıkalı olunca biberon emerken nefessiz kalıyor ki sormayın gitsin...

Ben derseniz ondan beter ,hor hor çeşmesi kırmızı bir burun,pavyonda çalışan kadın tonlamasında bir ses, yoğun bir iş gündemi,uykusuz geceler...

Bu hafta oyun grubuna da gidemedik...
Burun tıkanıklığına karşı bağıra çağıra buruna serum fizyolojik ve son keşfim Oti Baby Nazal Aspiratör....
Ne komik bişi görseniz.Bir ucunda huni gibi bişi var,bebenin burnuna dayıyorsun,diğer ucundan ince bir boruyla açık kalan kısımdan hüüüüppp yapıyorsun...
Buruncuğun içinde ne var ne yoksa dışarıda...Ay görüntü çok komik...arada filitre var ama gören Japonun burnunun içindekileri hüpletiyorum sanıyor...ıyyyggk diyor.Yavrumun herbişeyi güzel geliyor bana aaaa...


Sevgilim ,ben de sana yapayım mı bundan,burnun açılır diyor...deli mi ne :)

10 Aralık 2009 Perşembe

Çin işi,Japon işi...bunu yapan iki kişi...

Bizim evin erkekleri giderek birbirlerine benzemeye başladılar...
Bilen bilir,ben sevgilinin bir mahsun bakışı vardır ,ona hiç dayanamam en olmayacak şeye bile ''he'' diyiveririm..Sevgili de sağolsun bunu bilir ve itina ile kullanır :)

Bizim Japon bu bakışı kapmış,eh babasının ayna karşısında yüzsüz yüzsüz çalıştırmış ve öğretmiş olmasının da faydası olmuştur mutlaka...

Şimdi o 3 numaralalı bakış ile her istediğini yaptırıyor bana...ahhh ahhh benim sizden çekeceğim var

Bir tarafını daha babasından alacağı belli;sevgilim ne zaman hasta olacak gibi olsa,bir çırpıda hastalığını bana bulaştırır sonra kendisi iyileşir hemencik,ben sürünürüm...

Japon düşüncesiz annesi onu yarım saatliğine diye bir düğüne götürmesi sonucu nezle oldu malesef...burun sümüklü ,temizlemek işkence ama ateş falan yok çok şükür...Eh geleneği bozmamak gerek diye düşünerek kendilerindeki zayıf virüsçükleri güçlendirerek aldım bünyeye...darmadağın sürünüyorum şimdilerde...
Ha Japon mu ? Maşallah daha iyi..
Eh onlar iyi olsunda varsın anne hasta olsun...
Babası ve Japon bu konuda da benzer olacaklar belli

eee çin işi,japon işi...bunu yapan iki kişi....

8 Aralık 2009 Salı

Eren ile sohbet saati (Can'nın daveti)

Sevgili konuklar programımızın bugün ki konuğu Eren ile Hayat blogunun sahibi Eren.Can ile geçtiğimiz günlerde yaptığımız sohbette,kendileri programımıza konuk almamız için Eren'nin de ismini vermişlerdi.Eren ,nam-ı diğer Japon şimdi stüdyomuzda...

Sevgili Eren,sen de bize biraz kendinden bahseder misin?

Bendeniz annemin yazdıklarından da bildiğiniz, gibi 22 Ocak 2009 da 3.450 kg ve 49 cm olarak aranıza katıldım.Anneme dünya ya gelmeden önce,mide bulantıları,bacak ağrıları gibi küçük işaretlerle aslında hayatının ben geldikten sonra çok farklı olacağı anlatmaya çalışmıştım ama...anladı mı bilemiyorum.Bugün aranızda olmakta mutluyum..

Peki bu aralar günün nasıl geçiyor?

Sabah 6.30 dedin mi ayaktayım birkere,güne erken başlarım.Önce yatağımda kendi kendime takılırım,bizimkiler işe mi ne gidiyorlar mış ,beni götürmüyorlar,onlar artık çeneme dayanamaz olunca kalkarlar.Babam daha erken çıkıyor.Annem beni yatağımdan alır,altımı değiştirir.Sonra en sevdiğim ,süt gelir...ohhh sütümü içmeden aklım başıma gelmez benim.Gündüzleri anneannem bakıyor,annem o iş denen şey için evden çıkmadan önce beni anneanneme pas eder.Onunla tüm gün oyunlar oynarız,bana şarkılar falan da söylüyor (gerçi sesi kötü ama beni oyalamak için maymun oluyor ses çıkarmıyorum.Yunusu balina falan diye tanıtıyor bozmuyorum yazık)Evde ne pişiyorsa onu yediriyorlar.Annem güzel güzel çorbalar falan da yapıyor.Gerçi bu aradalar pek yiyesim gelmiyor ama...Gündüz iki kısa uykudan sonra akşamları 8 dedin mi gözlerim kapanıyor arkadaş,hayır uyumayayım diye zorluyorum ama bir yere kadar.Eh sonra 3-4 kere uyanıp iştima alıyorum bizimkilerden,bakayım beni bırakıp gittiler mi diye ...hehehe

Annenin ve babanın en çok nesini seviyorsun?

Annem komik kadın,beni mutlu etmek için yapmadığı şaklabanlık kalmıyor.Öyle yememe içmeme de çok takılmıyor.Ne zaman doktordan çıksak,adamın verdiği listeyi,reçeteyi bir kenara atıp bildiğini okuyor.O zaman neden gidiyorsun kardeşim doktora di mi ama...Gerçi ben bugüne kadar onun bu tavrının faydasını çok gördüm ama yaş tahtaya basmasak inşallah.Babam çok çalışıyor,kızıyorum...ama onu gördüğüm zaman anlaşılmaz bir maymunluk,bir sevgi gösterisi,ağır abi imajımız yerle bir oluyor.Kiloma bakmadan hoplatıp zıplatıyor beni aman pek güzel.Annem ve anneannem bir süre sonra arızaya geçiyorlar çünkü...eee erkek adamın hali başka tebi

Annende değişmesini istediğin birşey var mı?

Ya genelde değişmesini istediğim bir şey yok aslında,iyi kadın hoş kadın da ben evde çok kalıyorum ,beni yeterince gezdiremiyor diye kafaya takmış bir kere.Ben böyle iyiyim diyorum anlatamıyorum.Eee gezmek tozmak da güzel de öyle kendini harap edecek bir durum yok bence.Bir de parmağımla işaret ettiğim şeyi anlayana kadar kırk tane şey getiriyor bana,yahu gösteriyorum işte,ama hızlı kavrayamıyor deli oluyorum

Peki ya baban?

Adamım benim yaaa...atraksiyon onda,hoplama zıplama onda.Öyle yemek yedirmek,kulağımı burnumu temizlemeye çalışmak gibi çabaları da yok.Sadece fazla çalışıyor,çok göremiyorum bozuluyorum biraz.Bir de şu gittiği balık avlarına beni de götürsün artık yahu,kocaman adam oldum


Son olarak iletmek istediğin bir mesaj var mı?:))

Japon Japon diye arkamdan atıp tutuyorlarmış onun için bişi diyeceğim.Kardeşim çekik gözlüyüz diye Japon mu olmamız gerek mutlaka.Bissürü çekik gözlü ırk var.Japon balığı mesela bildiğin pörtlek gözlüdür.Japon değilim ben buradan tüm izleyicilerimize bildirmek isterim.Bir de annem iyi ki o tuvaletteki fotoğrafımı koyup karizmayı hepten çizdirmedi,teşekkürler kendisine

Programınıza katılmama vesile olan Can kardeşimi buradan öpüyorum,ben de onun gibi Ela ve Dorit'i burada görmek isterim.

7 Aralık 2009 Pazartesi

Tracy ve 10.5 aylık Japon ...

Bir süredir üzerinde düşünüyordum,Tracy'nin tuvalet alışkanlıkları ile ilgili yazısını ve sevgili Yapıncak'ın Ada da işe yaradığını anlattığı postunu okuduğumdan beri.(http://kucukada.blogspot.com/2008/07/tuvalet-eitimi-ii.html)

Neden olmasın dedim...denemekten zarar mı gelir ?
Ve sonuç süperrrr...

Son iki haftadır,işaretleri takip ediyorum ...hissetiğim anda doğru tuvalet adaptörüne...eline oyalanacak birşeyler verip,karşılıklı oyuruyoruz.Veee daha ilk oturmadan itibaren hem çiş hem de kaka tuvalete yapıldı.
Şimdi artık yemeklerden 10 dk. sonra tuvaletteyiz,varsa yapıyoruz,yoksa israr etmiyor kalkıyoruz.Özellikle zor kaka yapma döneminde süper işimize yaradı,çünkü beze ,hele de otuyor pozisyondayken yapması çok daha zor oluyordu...

İşimiz bitince sifonu çekip bye bye diyoruz ...
Öyle eğitim falan vermek değil dersimiz,Tracy özellikle söylüyor zaten bu bir tuvalet eğitimi değil ,alışkanlık edinmesini sağlamak sadece...
Belki zamanı geldiğinde bezden kurtulmak daha kolay olacak ,bilmiyorum henüz göreceğiz :)
Ama şimdilik Japon bu durumdan mutlu görünüyor.
Süper fotoğraflarını da çekmiştim ama eh çocuğun mahremiyetine çomak sokmayayım artık o kadar diye ekleyemedim,ama o kadar komik görünüyor ki anlatamam :)
Lazımlık yerine tuvalet adaptörü kullanıyorum,böylece ileride bir kere daha geçiş de yaşamaya gerek kalmaz belki...

Bu arada Japon başka neler yapıyor;
  • İşaret parmağı ile herşeyi gösteriyor,o parmak hep havada...istediklerini bizim sorduklarımızı hep parmağı ile işaret ediyor .Yanlış anlarsak isteğini parmağı indirmeden göstermeye devam ediyor,deneme yanılma yolu ile sonunda amacına ulaşıyor

-Balon nerde oğlum ? ıhh ıhhh

-Avize nerde ? ıhh ıhh (avize kelimesini anneanne öğretmiş,neden avize,neden lamba falan değil bilemiyoruz,içinden öyle gelmiş)

-Anne nerde ? ıhh ıhh

  • Her an ayağa kalmak istiyor,daha desteksiz ayakta duramıyoruz ama destekle epey uzun zaman ayaktayız,adım atıyoruz, boyumuzdan büyük yerlere bile tırmanmaya çalışıyoruz,evde minderlerden parkurlar hazırlıyoruz..rampaları tımanama ,geri inme çalışmaları yapıyoruz
  • İnsanlarla bir arada olmayı,kalabalığı,kucaktan kucağa gezmeyi çok seviyoruz
  • Çirkin ol ...dediğimizde kendince çok komik bir ifade ile çirkinleşiyor
  • Sürünerek emeklemeye devam
  • Elimize aldığımız herşeyi yere atıyor arkasından bakıyoruz
  • Gece uykularımız bir öyle ,bir böyle...
  • Bu haftasonu ilk defa bir düğüne katıldı,masadaki mezelere yumuldu,bir tek rakı istemediği kaldı
  • Yolda ,bir kalabalıkta,sırada falan önündeki ,yanındaki insanların orasını burasını elliyor.Adam -kadın ne oluyor diye dönüp bakınca...ben yapmadım ,o yaptı diye açıklama yapmam gerekiyor...Valla başım belaya girecek bir gün :)
  • Üzerime renkli bişi giymiş,süslü bir takı,jan janlı bir oje falan sürmüşsem...görür görmez ''Ayyyy'' diye beğenisini belli ediyor.
  • Hala fena halde babacı..
  • El sallıyoruz,işimize gelirse alkış yapılıyor
  • Dede(herşey),annianni(anneanne),ennnn (anne),babababa (baba) diyoruz

İşte böyle böyle...büyüyoruz,beni şimdiden ilk yaş heyecanı sardı.6. ayını doldurmasını da (nedense?) böyle heyecanla beklemiştim ben ...

3 Aralık 2009 Perşembe

Taze taze mim varrr...

Sevgili Tekir'cim ve Kuzu Ela'nın annesi beni double mimlemişlerrrr,

1- Sizi mimleyen kişinin linkini veriyorsunuz,ha bakalım becerebilecek miyim ?

http://birincitekirsahis.blogspot.com/ ve http://elagurdal.blogspot.com/

(olmadı pek değil mi ,öğrenicem bu işi de kısmetse ,hani şu isim yazıp üzerine tıklarınca açılanlardan istiyorum ben:)

2-Çocukluğunuzda anne ve babanızla (ya da aile büyükleriyle) yapmış olduğunuz ve sizi siz yapan şeylere katkısı olan bir olay, bir aktivite, bir eylem... Ve hangi yönünüze katkıda bulunduğu... (Tekrarlanabilir olması tercih sebebi)

Ne olabilir bakalım...Annem ve babamla bol bol seyahat ederdik.Portatif buzlukta soğuk ayranlar,taze börekler,meyveler... atlardık arabaya yol bizi nereye götürürse.Yolda annem hepimize sesli kitap okur,neresi hoşumuza giderse gecelenirdi.Sonra yıllarca yazları karavanla seyahat ettik.Babamın dalma ve avlanma tutkuları nedeni ile de pek çok deniz ve kara maceraları yaşamışlığımız,filimleri aratmayacak aksiyon sahnelerinin bizzati esas kahramanı olmuştuğumuz çoktur.Bugün yattığı yeri,yediği yemeği,bulunduğu koşulları yadırgamadan bukalemun kıvamında uyum sağlayan biri olmuşsam bundandır.Ben 12 yaşındayken ayrıldıklarından beri maceralarımız son buldu,kahramanlarımız ise batan güneşe doğru kendi şarkılarını söyleyerek yol aldılar :)

3-Çocukken oynamayı en çok sevdiğiniz oyun ve oyun aparatı?

Ya sahinden tıpkı Tekir'in dediği gibi o dönemin en favori oyunlarından biri lastik atlamaydı.1'ler 2'ler 3'ler kolaydı da,5'ler de taa tepelere zıplamak birde oyunun sonunda lastiklerin üzerine basarak durmak gerekiyordu...şarkısını ben de hatırlayamadım ama valla kimseyi bulamazsam sandalyenin bacaklarına geçirir yine atlardım ben lastik...öyle severdim yani.

4- Sokakta oynar mıydınız?

Apartman çocuğuyum ben malesef,ama aynı şehirde babannemin bahçeli kocaman bir evi vardı.Özellikle yazları neredeyse her günümü sokakta mahallenin çocukları ile oynayarak,erik ağaçlarının tepesinde,yaseminlerle sarmalanmış mis kokulu bir bahçede geçirirdim.Nerdeee şimdi öyle evler kalmadı,zavallı Japon'a günlerinin çoğu apartman penceresinden caddeye bakmakla geçiyor ...

5- Çocukluğunuz ve ilk gençliğinizle ilgili keşke farklı olsaydı dediğiniz bir durum/olay...

Şöylece uzanıp çocukluğunuza dönün ...hınn hınnn ,çok derinlere inmeyeyim ben boğulurum mazallah...kısaca annem ve babamın daha mutlu bir ilişkisi olmasını ve hala birlikte olmalarını dilerdim.Kısmet değilmiş ama keşke işte...

6-Çocukluk ve ilk gençlikle ilgili iyi ki böyle olmuş dediğiniz bir olay...

İyi ki İzmir 'de doğmuş ve büyümüşüm,iki ki çocukluğumu ve ilk gençliğimi orada yaşamışım...birgün geri geleceğim ...bekle beni İzmir :)

7-Varsa çocukluk dönemine dair bugünü etkileyen bir olay, anı...

Bisiklet kullanmayı çok geç öğrendim,babam yüzünden.Boyuma posuma bakmadan ilk bisiklet olarak kocaman ve kontrapedal (hani şu durabilmek için pedalları geriye doğru çevrilmesi gerekenlerden,el freni yok yani :) bir bisiklet aldı.Ayaklarım pedallara bile yetişmişyor,beni üzerine çıkarıp haydi yallah yokuş aşağı sallıyor.Eh tabi ben paldır küldür yerde...bağrış çağrış öğrenemedim bir türlü bu yüzden...Bir yaz tatilinde amcamların yazlığında kuzenimin benim ebatlarımdaki! bisikleti ile yarım günde amcam öğrettiğinde, neredeyse 14 yaşındaydım,ertesi gün de mobilet kullandım .Eskisi kadar sık binemesemde ,şimdiki motorsikletimiz Küheylan'ı gözümden sakınırım.

Eeee benim yazacaklarım bu kadar,şimdi sıra eğer kabul ederlerse ;

Sadece anne (can'nın güncesi)
İlkay (meripoint) veee
Hayal Alanı ''Hayal''

mimliyorummm...Elim sendeeee...