30 Kasım 2009 Pazartesi

Bayram bitti...anne işe gitti...












Bu bayram en çok bize yaradı...
Her sabah anne ve babayı bir arada yanında görmenin sevinciyle,çok keyifli anlar yaşadık birlikte.
Bayramın son günü sevgilinin çalışmak ile balık tutmak arasındaki yokluğunu saymazsak,hemen hergün İstanbul'un bilmediği,görmediği yerlerini gezdik Japon'la.
Bol bol temiz hava alındı,sahilde karizma yapılarak gizemli adam pozları takınıldı.

Sabahları uyanıp yataktan seslenildi:

- Ba ba ba ba ba ba ba...

Gelen giden olmayınca...

- ennnn ennnn eniiiii

Hizmetçisini çağırıyor sanki...Buyrun paşam uyandık emrinize amadeyiz...

Bu aralar hafiften iştahsızlık var,pek de üzerine düşmüyorum doğrusu.
Doğduğu günden beri nerdeyse bizimle aynı anda sofraya oturmasına özen gösterdim,ailecek sofrada paylaşılanların kıymetine inanırım çok..
Artık sofradaki herşeyden tatmak istiyor...
Bol limonlu salatalara yüz ekşitiyor,tatlılara dudak şaplatıyoruz..
Hele o dudaklarını büze büze yemek yemen yok mu...

Bu sabah uyanıp benim işe gittiğimi görünce hayal kırıklığı yaşamış biraz,evde gözleri babasını ve beni aramış...
Ama bayram bitmiş anne ve baba işe gitmiş...

Piyano





Benim hiç bir zaman herhangi bir enstrüman çalmaya ilgim olmadı.Bale yaptım,folklör oynadım,resimde ,edebiyatta Türkiye çapında dereceler aldım.Lisanslı voleybol oynadım...amatör tiyatro çalışmalarında sahinden başarılı performanslar sergiledim,seramik sanatçısı olan halamın atölyesinde seramik denemeleri yaptım ...
Yani güzel sanatların pek çok dalında denemeler yapmış,eh işte iyi kötü de başarılı olmuş biri olarak müzik konusunda neden bu kadar uzak,ilgisiz kaldım bilemiyorum..
Japon ne yapmak isteyecek bilmiyorum,doğrusu ya keyfi nasıl dilerse öyle yapsın,zorlama ben yaptım sen de yap,ben yapamadım sen yap...olmasın
Ama şu küçük adamın piyanonun başında aldığı keyifi görmenizi isterdim.
Ayıramadık tuşların başından,tuşların basınca duyduğu sesten diyeceğim ,ses çıkaran bir dolu oyuncağı var yüzlerine bakmıyor...ama piyanoya aşık oldu,ben de onun tuşlara heyecanla basan minik parmaklarına...

27 Kasım 2009 Cuma

İstanbuldabayram..











Bizim Japonun ilk bayramı İzmir'de bol kapı kapı gezmeli,eş dost akraba gönlü etmeli olmuştu.Neredeyse her sabah başka bir evde uyanmış,herkesin gönlünü yaptıkta sonra perişan evimize dönmüştük.
Bu bayram ,aman dedim...dinlenelim,İstanbul da ziyaret edilecek kapı da sınırlı,gidelim Japonun gönlünü edelim..
Sevgilinin durumu zaten belirsiz,IT cinin çalışma saati belli mi olur,çalışacağım dedi şimdilik bekliyoruz.
Sabah çıktık yollara,benim için çok farklı bir yeri olan Kız Kulesi 'ni görsün istedim.Babasının bana evlenme teklif ettiği yeri ...
Ne iyi ettik...hava ,deniz ,yeni yeni palazlanan martılar,onlarla arkadaş karabataklar...çok zaman yaşamaktan şikayet ettiğim İstanbul gözüme girdin yeniden...








İyi Bayramlar hepimize...

23 Kasım 2009 Pazartesi

Sizce kime benziyor ?

Bir kaç gündür nedeni bilinmez bir şekilde fotoğraf ekleyemediğim için postlar birikti,arka arkaya yayınlıyorum bugün :)

Bebekler doğar doğmaz sorarlar ''Kime benziyor'' diye.
Bana kalırsa,tüm bebekler daha ilk doğduklarında en çok kendilerine,ya da birbirlerine benziyorlar..Hepsi pembe,buruşuk ve minicik oluyor sanki...

Japon ilk doğduğunda gözleri o kadar çekikti ki,günlerce gözlerini göremedik ,yumuk yumuk..

Zamanla açılsa da hala Japon işte :)

Benzetme konusunda kimsenin fikri kimseninkini tutmuyor.Biri babaya,diğeri anneye,öteki dedeye,başkası da halaya benzetebiliyor.Gün geçtikçe biçimleniyor simaları,halleri tavırları ,benzetmeler değişiyor.

Ben aşağıdaki fotoğrafı annemin evinde bulana kadar kararsızdım...
Sonra tamam dedim ,budur...

Sizce kime benziyor :)

Not : Alt fotoğraftaki siyah saçlı hatun da anneannemiz ...










İlk Tıraşımız

21 Kasım 2009 Cumartesi günü,Japonun ilk kez tıraş olduğu gün olarak kayıtlara geçti.Bizden önce tıraş olan 2 yaşlarındaki oğlanın saçı kesilirken ki huzursuzluğunu,ağlamalarını,babasının kucağında bin bir oyunla tıraşını görünce,eyvah dedim,işimiz var...
Ama gıkı çıkmadı bizimkinin,galiba daha çok küçük olduğundan anlayamadı tam ne olduğunu,azıcık daha ayaklandığında,aklı erdiğinde belki daha zor olacak zaptetmek ...Belki de bir zamanın pek moda tabiri ile metroseksüel,bakımlı bir adam olacaktır kimbilir :)

An alt fotoğrafta kesimden önceki saç boyunu görebilirsiniz.
Sokakta artık ''Ne tatlı kız'' diye sevmezler belki ...




























Süpermen süpermen süpermen olmak gerek bazennn







20 Kasım 2009 Cuma

Ucundan acık

Çok saçlı doğdu bizim japon...zamanla dökülecek bebeklik saçıdır dediler bekledik...Dökülmeyi bırak öyle bir hızla uzuyorlar ki başetmek imkansız...
Pek de severim şöyle küt kabarık saçlı erkek bebekleri,heves ettim bekledim ...
Ama önünü göremiyor artık,önler çenesine kadar,arkalar omuzlarına değecek nerdeyse...
Anneanne evde toka takıyor !
Onu da geçtim geçenlerde evde kuzenlerle çekilen tokalı pozlar mubarek feysbuk 'a düşmüş ...
Aman dedim duruma el atmalı,yarına randevu alındı,
oyun grubu sonrası ilk saç traşımız için gidiyoruz...makineler ,kameralar alınacak...heyecan dorukta

Sadece önler ve arkalar toparlansın istiyorum,daha erkek çocuğu traşına hazır değil bünyem :)
E bebek içinde bulunan çocuk berberini tavsiye ettiler,aslında benim veya babasının da berberine gidebilirdi ama ,bu adamlar çocukla uğraşma konusunda daha tecrübeli..

Her gün kaç tane ufaklık ellerinden geçiyor,kendim keseyim diye de düşündüm ,ama ilk heves işte...bur bir gidelim bakalım...Ama ucundan acık...

Fotoğraflar çok yakında burada :)

19 Kasım 2009 Perşembe

Uyku durumları ve japon gözler


Dün göz kontrolümüz sorunsuz geçti.Gözlerimiz gayet iyi,hiç bir kayma şaşılık ,göz tembellliği yok :) Evet biraz Japonuz,o yüzden göz kapaklarımızdan biri diyerine göre bazen biraz daha çekik,düşük oluyor ve bu yüzden gözü küçük gibi durabiliyor.

Nasıl rahatladık anlatamam,artık parkta teyzelere,sürekli beni uyaran babama verecek cevabımız var.En önemlisi hiç bir göreme problemimiz yok,çok şükür :)
İtiraf edeyim son ana kadar konduramıyordum,gerçi bu aylarda bebeklerde görülen şaşılık gibi algılanan sorunların da olabileceğini ama gelişim ile birlikte bu durumun ortadan kalkacağını anlattı doktor teyzemiz ...

Bizimki de bir sırnaştı kadına ki sormayın.Uslu uslu durdu hiç sorun çıkarmadı ve kocaman bir aferin aldı.Ne şanslısınız ,ne kadar uslu dediler,eve de bekleriz dedik :)

Aslında belki yazmak için erken ama bir iyi gelişme de gece uykularımızla ilgili...

Daha önceki postlarımda da yazmıştım Eren kolay ve düzenli uykuya geçen ,ama çok sık uyanan bir bebek

Bu konuda sevgilim de ben de öyle çok kararlı tipler olamamış ve hiç bir sistemi takip edememiştik.

Annelerin bloglarını da okuyunca,hiç olmayacak diye düşünüyordum ne zamandır.


Emme olayımız bittiğinden beri geceleri yatmadan hemen önce meyveli muhallebi ve biraz süt eşliğinde uykuya geçiyorduk.Tracy ablanın rüya öğününü bir türlü oturtamadığımızdan,ya da bazen uyku öncesi yemeğini tam da bitirmediğinden gece beslenme saatlerimiz bir den ikiye çıkabiliyordu.

Son iki gecedir bizim japon sadece bir kere uyanarak,sütünü içip (babasının tabiri ile mazotunu çekip:) biraz uğraşla uyuyor ve sabah günün ilk ışıklarına kadar uyanmıyor.(Tahtalara vurunuz pls.)

Sabahları çok erken bazen 5:30 -6:00 sularında güne başlaması dışında ,bence süper oldu.

İşin doğrusu sevinmek için çok erken,ama eskiye kıyasla ben razıyım böyle sürmesine.

Formül şu :
  • Uykudan önce bol atlamalı zıplamalı,kucakta hoplamalı,gıdıklamalı aksiyonlar

  • Muzlu,sıkı bir muhallebi (Aptamil bisküvili ile yapıyorum ben ,içine biraz da muz eziyorum)

  • Uykuya bir saat kala ışıkları kapatış,etrafı biraz sessizleştirmece

  • Çeşitli numaralarla uykuya geçiş (gerçi saat 20:00 -21:00 arasında uyuduktan sonra ,bizim yatış saatimiz 11:00-12:00'e kadar yine sık sık uyanıyor biraz kucak,emzik pış pış yeniden dalıyoruz )

  • Gece 12:30 -01:00 gibi bir biberon süt,pış pış ,kucak ve yeniden uyku

Aslında süper de bir performans olmamış yazdıklarımı okudum da,ama dedim ya ben buna da razıyım..
Uyku perisi bizimle kaallllll..........



18 Kasım 2009 Çarşamba

Gözler kalbin aynasıdır,yalan nedir bilmez onlar

Bugün uzun zamandır gitmek istediğimiz göz doktoru randevumuz var.10 aylık bebeği nasıl muayene edecekleri hakkında en ufak bir fikrim yok aslında,ama bir süredir aklımda olan endişeleri artık gidermek istiyorum.

Adı üzerinde bizin Japon balığının gözleri çekiktir.Bebekliğinden beri (sanki çok büyüdü ya sıpa basbaya bebek hala ) sol göz kapağı diğerine göre az biraz daha düşük durur.
Doktorun bile fark etmediği birşey aslında,yorulduğunda,uykusuz olduğunda biraz daha belirginleşiyor sanki..
Öyle çok etrafın lafına aldırış eden bir anne değilim ama geçen gün parkta kadının biri :
'' Aaaa gözlerinde kayma var sanki,bizimki de böyleydi,göz tembelliği varmış 1 yaşından beri gözlük takıyor''
diye sinirimi tepeme getirince..eh dedim köyde yaşamıyoruz,gidelim gösterelim rahatlayalım (inşallah)
Babamızın da ne zamandır göz doktoruna gitmesi gerektiğinden ikisine arka arkaya randevu alıverdim bugüne.
Çocuk ve bebek göz sağlığı ile ilgilenen bir göz doktoru buldum Dünya Göz Hastanesin de,telefonda babasının gözüne de aynı hekimin bakabileceğini söylediklerinde ...aman dedim ne güzel iki oğlumu da :) gösterir rahatlarım.

Ben mi ? Aslında benim de nicedir gitmem gereken bir kontrol var ama,eh listede en son sırada olunca başka bir bahara kaldı ...

14 Kasım 2009 Cumartesi

Şimdi okullu olduk...








Yukarıdaki fotoğrafların çekildiği gün,yan, 14 Kasım 2009 Japonun ilk okul günüdür...Okul dedimse,aslında oyun grubuna başladık bu hafta...Gymbooree Anadolu yakasında oturanlar için güzel bir alternatif..
Yahu daha oyun grubunda oynarken çocuğu ile gurur duyup ağlayan anne olur mu ,ay eğitmenler görecekler diye gizli gizli sildim gözümün yaşlarını...sanırsın askere gönderiyorum oğlanı :)
Deneme dersinden memlun kaldık ,umarım Eren de iyi vakit geçirir..
Koca adam artık eşyalara tutunarak ayağa kalkabiliyor,hemen herşeye tırmanmak istiyor.Onun bu hallerini ve enerjisini hayretle izliyorum
Baktım evde başa çıkamıyoruz,en azından deniyelim dedik.Daha 9.5 aylık ama 10-16 ay grubu ile başladık.Sabah 9:30 veya öğlen 14:00 derslerinden birinine gidebileceğiz Cumartesi günleri
Sevgilimle bir heyecan gittik,görmeyin...
Neyse ki Erencim de iyi vakit geçirdi de mutlu olduk
Yeni arkadaşlar edindik,şarkılar söyledik,tımandık,yuvarlandık...dönüşte yorgunluktan uyuyakaldık...
Yaşasın okulumuzzz

11 Kasım 2009 Çarşamba

Kitap kurdu,kitabı yedi...


Kitap okumak alışkanlık meselesi,ben kitapsız duramam,sevgilim ikinci sayfada uyur...

Bizimki çok sevsin istiyorum kitapları,eh isteyince olmuyor tabi...umuyorum diyelim.

Sizi okurken görmesi,küçükten çocuğa bol bol okumak önemli diyor uzmanlar...

Peki ...en kalınından ,en mukavvasından şekilleri gösteren kitap aldım...şekil A12 de görebileceğiniz gibi yedi !!!

Plastik,deniz canlılarını anlatan bir kitap aldım,diş izlerinden hayvanlar tanınmaz halde :)

Hayvanları ,şekilleri 9.5 aylık haliyle kavraması gibi bir hırsım yok,gayem alışkanlık kazansın yeter...

Dün ABC yayınlarından eğitici kitap setlerini tanıtmak için geldiler...öyle bir anlatıyorlarki bunlardan alan çocuklar deha,almayanlar geri zekalı kalıyor sanırsın...

Bilmem yeni tatlar denemesi,taze kitaplar kemirmesi için alırım belki kimbilir :)




Dolmuş Şöförü


Pusete ilk oturmaya başladığı günlerden beri,dolmuş şöförü gibi tek kol dışarıda bizimkinin..
'' Şişşşt ablaaa topla da gel,topla da gellll''

10 Kasım 2009 Salı

Engelleri aşıp da gel...


Bu aralar çok yoğunuz çoook...


Anne bu hafta 7 gün çalıştı,baba 6 gün..evde anneanne var.İzmir den gelen Teyzeler,enişteler ,yengeler,uzak kuzenler...Bodrumdan amcamız ziyaretimize gelip gidiyorlar,evimiz bir dolup bir boşalıyor...yatılı misafirimiz de var.

Bu durumdan çok mutlu küçük japon balığı,ben ve sevgili yoğun tempodan alıp gezmeye götüremiyoruz bir türlü.

Anneanne de tek başına arabayı ve artık 11.50 kg. olan tosunu kucaklayıp çıkamıyor.Fena halde vicdan azabı yaratıyor bende bu konu...feci takmış durumdayım.


Artık büyüyor,dışarıya ilgisi her zamankinden fazla,evde sıkılıyor ve belli ediyor.


Yazın sürünerek eve geldikten sonra bile ıkına sıkına hem puseti hem japonu alıp bir saatcik bile olsa havalandırıyordum,eh kış geldi hava erkenden kararıyor artık,dışarı çıkmak ne mümkün...

Yemek,banyo oyun derken uyku vakti geliveriyor.

Böyle sokak aralarındaki ufacık turşucuk parklara pek gülerdim,aman kim gelecek buralara diye düşünürdüm.Ah evin arka sokağıdanki tıfıl park bile ne kıymetli şimdi bana...Allah belediyelere zeval vermesin.


Doğumdan önce her anneye pusetle dışarı çıkma,çeşitli camel tropy şartlarında puset kullanma,ağırlık çalışma gibi aktiviteler tavsiye ederim şiddetle.Ben acemiliğimi daha atamadım düşünün,bir de umarım eviniz asansöre bir kaç basamak,asansörden birkaç basamak,kapıya kadar bir kaç basamak daha şeklinde bir merdiven cenneti değildir.

Hayır bizi geçtim de engelli insanları düşünmeden edemiyorum,onlar için tuzaklarla zorluklarla dolu sokaklar...

Bu bölümde de belediyeleri kınıyorum sevgili günlük..


Site hayatını yaşlılara göre diye düşünen ben....şimdilerde pek imrenir oldum,sırf bu sokakğa çıkma takıntım yüzünden

Onu gezdiremedikçe kötü hissediyorum hep...


Sevgilimin işi gecesi gündüzü ,saati ,bayramı belirsiz...bense heves ediyorum,şöyle ailecek gidelim ata binelim,dağlara ovalara yayılalım,oğlum börtü böcek mıncıklasın,toprak avuçlasın istiyorum.


Neyse gelenimiz gidenimiz çok ya bu ara...eve her gelene nasıl da sevgiyle bakıyor benim sıpa...

Tek tek gözleriyle teşekkür ediyor,yarısı çıkmış 4 üst dişini göstere göstere sırıtıyor,zaten çekik olan gözlerini iyice kısaraktan.

Dışarıdan gelenler ona başka bir dünya getiriyor sanki...

Üstelik gelenlere ricayla arabayı bir kişi, japonu bir kişi yüklenip hava da almaya da çıkabiliyorlar anneannesiyle...


Öyle kalabalıkları pek de sevmeyen ben,amannn bir mesudum bu durumdan sorma sevgili günlük...

El ayak çekilmese de hem bizim ,hem japonun günleri şenlenmeye devam etse kış iyice bastırmadan.


Site içinde bir yere mi taşınsak ne...

9 Kasım 2009 Pazartesi

Eren nerde...aaaa burdaymışşş...





Bu aralar en gözde oyunumuz ''Ceeee'' oynamak.Eren nerde ? Diye sorar sormaz kendine saklanacak bir yer arıyor minik insan...bazen eliyle yüzünü kapıyor,kucaktaysa yüzünü göğsüme gömüyor...sonra şakacıktan çıkıyor meydana '' aaaaa burdaymışşş '' diyoruz,pek seviniyor.
Bu da banyodan sonra kurulanırken ceeee...

5 Kasım 2009 Perşembe

Kariyer insanı...

İnanılmaz yoğun bir hafta geçiriyorum,tüm gün hiç durmamacasına topuklular tepesinde,ki kendileri ile hamilelik döneminden beri aramız yok,bir oraya bir buraya koşturmacalı geceleri tabanlarımı zonk zok zonklatan bir hafta...
Cumartesi ve Pazar da devam,bakalım nereye kadar...içimden bunların hepsi senin için bebeğim diyorum...aslında dışımdan da diyorum galiba ama küçük adam anlıyor mu emin değilim..
Ne zaman eve biraz geç gelsem fazladan naz niyaz,yeni denemeye başladığı farklı ses tonuyla ağlama halleri...Eh haklı çocuk ,anne süt izni bahanesi ile nicedir erkenden damlıyor eve alıştı.Ama belli ki resmi olarak bir yaşa (2.5 ay kaldı :)kadar kullanılacak izin bazen heba oluveriyor

Bir de şimdi ülke dışı iş olasılığı çıktı.
Sağolsunlar şirkette (uluslararası bir kurumdur kendileri)yüksek potansiyelimden ! ötürü bu tip olasılıklarda değerlendirebileceklerini söylediler,buyurdular.
Ay siz benim gerçek potansiyelimi evde görün ...demek istedim uygun kaçmadı tabi

Sevgili ile kara kara düşünmedeyiz,yahu sahiden olursa ne yaparız,gider miyiz ?
Sevgili işinden ayrılmak zorunda,belki ücretsiz izin...annem bayıla bayıla ben sizinle gelirim diyor..hala ,babaanne şimdiden ah vah biz ne yaparız modundalar

Ortada fol ve yumurta olmadığı gibi,tavuk bile yok ama olursa ne yapılacak ?
Bizim minik adamın geleceği için iyi olur mu ?
Ne yaparız ,ne kadar kalırız ?

Amannn şimdiden düşünmeyelim bunları,günü gelince oturur konuşuz diyorum,konu kapanıyor
Ama biliyorum hepimizin içinde ne tilkiler dolanıyor
Bir Eren insanı bi haber...yap bakalım kaprisleri annene...

3 Kasım 2009 Salı

Gönüllü deli ...

Dün gece ilk defa eve saat 21:30'da gelebildim..İstanbul'un bir ucundan bir ucuna ulaşmaya,yetişmeye debelenmiş,üşümüş,yorgun,aç ve ıslak :)
Eren'nin uyku saati olan 20:00'den sonra kendimi ,son dakika çıkan toplantıya bir türlü veremedim
Kafamda hep;
Ne yemiştir?
Uyumuş mudur ?
Beni aramış mıdır ?
Onu terk ettiğimi düşünmüş müdür ?
diye kuruntular vardı...
Biliyorum babası ,anneannesi yanında,gözüm arkada değil,ama elimde değil,onu ben uyutmalı,uykudan önce öpüp koklamalıyım...

Peki ne olmuş ben yokken?
Bana türlü mızmızlığı yapan küçük insan,babasını görünce yine dünyaları unutmuş,yemek ve biraz oyundan sonra mışıl mışıl uyumuş...
Eve vardığımda,beni aramış ,ağlamış olabileceğini düşünerek telaşla girdim içeriye...ama etraf süt liman ,Annenanne ve baba bilgisayarlarına gömülmüş sakin sessiz bir akşam geçiriyorlar,küçük bey de emziğini cuklata cuklata uyuyor :)

Son dakika çıkan bu toplantıya giderken yolda ağlayan bir çocuk görüyorum,burnumun direği sızlıyor,
Denizin üzerinden martılar geçiyor,ah keşke oğlum da görse,ne sever kuşlara el sallamayı ,diyorum
Toplantının yarısından çoğunda,aksanlı ingilizcesiyle konuyu anlatan adama bakıp oğlumu düşünüyorum...

Yahu bu annelik ,gönüllü delilik